Yasak Meyve: Nar.

◘29◘ Kötü His

Geçiş bölümüdür.

Ama size söz bir şeylerin başlangıcı olan bölümü doğum günümde sizinle paylaşacağım.

Bu arada medya çok tatliş değil mi? Bayılıyorum bu kadına. Çizimi bile mükoo

Karanlığın süslediği aydınlık ruhum üşüyordu, sonra karanlıktan ödün vermeyen kurtarıcım geldi ve beni karanlığının samimi ateşiyle ısıttı. O ateş, büyüdü, büyüdü, büyüdü ve onun karanlık ruhuyla benim yarı aydınlık ruhumun ortak alevleri oluştu. O alev, ikimizin içine de aktı ve biz o alevle içten içe kavrulurken, onun dışarıda bıraktığı ateşi bizi serin sulardan korudu.

Sanki bir kaç saat önce hayatımda yeni bir şey tecrübe etmiş gibi değil de, kan akıtmış, intikam ve yılgınlık hançerlerini meydana çıkarmış gibiydim. Akıttığm kan ağır taşların üzerine kurumuştu ve göğsüm o taşların altında eziliyordu. İçimde elini boğazıma dayamış ve beni öldürmek için bekleyen bir öfke yatıyor gibiydi. Öfkeleri anlık olan benim gibi birisi için bile, kin derecesine ulaşmış bir öfkenin sebebini tanımlayamıyordum.

İçimdeki öfkenin ellerini boğazımdan çekip önüme serip ve parça parça ayırdığımda karşıma terkedilme korkusu ilk çıkan şeydi. Evet, bu doğruydu. Onunla birlikte olmuş olmam onun bana bakış açısını ne yönde değiştirmişti merak ediyordum. Artık yenmiş, hiçbir önemi olmayan, ceza getirmeyecek bir yasak meyve olmak istememiştim hiçbir zaman ve eğer şimdi o şekilde bir müdahele görürsem o kan lekeli taşlar göğsümde taşıyacağım diğer yüklerin yanında hafif kalırdı. Bizzat kandan kaleler taşırdım. Onu o yapan davranışları ve kelimeleri şu saatten sonra önem arz ediyordu.

Şu saatler benim kaderimin belirleneceği sahnelere ev sahipliği yapacaktı, kırılmaya müsait kalbim, kandırılması kolay aklım ve ben Hades'in şu saatten sonraki davranışlarına göre ömrümüz boyunca yaşayacaktık. Eğer Hades beklediğim gibi bir tepki vermezse birbirimizin tek arkadaşı olarak altından yapılma ama küf kokan bir zindan sarayında ömrümüzü geçirecektik. Dışarıdan bakınca muhteşem görünen fakat içindekini zehirleyip öldüren o saray, Hades'i sadece uzaktan izlememe izin vereceği için diğer yandan da zindanım olacaktı.

İçime bu sefer de başka bir kadının korku dolan kokusunun dolmasına izin vermeden gözlerimi sıkıca yumdum ve tüm kötü hislerin gitmesi için beklemeye başladım.

Lütfen altın zindanımdaki küf kokusunu uzaklaştırın benden.

Omzuma bırakılan küçük ama ıslak öpücükle vücudum önce kasıldı, fakat uyanık olduğumu hissetmediğine emindim. Uyanık olduğumu şimdilik anlamasını istemiyordum zira. Omzumdaki ıslak izin yol açtığı umut ırmağının serin suları kanımla karışırken derin bir nefes alarak yatakta onun kolları arasında döndüm. Sırtım göğsünden sıcaklık çekerken beni karnımdan kavrayarak kendine iyice yasladı ve diğer omzuma da bir öpücük kondurdu.

"Uykucu." diye mırıldandıktan sonra bu sefer de kulağımın arkasını öptü. Dudaklarımın kenarları kıvrıldığında hızlıca düzelttim. Buna itiraz etmek isterdim ama elimde böyle bir seçeneğim olmadığının farkındaydım, yenidoğan gibi sürekli uyuyordum. Burnunu boynuma getirerek kokladığında bu sefer dudaklarımın kenarları huzurla kıvrıldı.

İçimdeki kara düşünceler ayırdığım parçalarıyla aklımdan yavaş yavaş silinirken kendimi pozitif hissetmeye yordum. Evlenme teklifi etmişti, seviyordu beni, yani, umarum...

Kapının vurulma ve açılma sesi geldiğinde içimdeki huzursuzluk tekrar büyümeye başlamıştı. Her parça kendini yenilemişti ve ayrı ayrı boğazıma saldırmaya başlamıştı sanki bu sefer. Yine de istifimi bozmadan uyuyor numarama devam ettim. Bacağıma örtülen sıcak saten kumaşla Aigeus'un geldiğini anlamıştım. Kıskançtı. Kısa bir süre sonra Aigeus'un sert sesi kulağıma doldu.