Selamun aleyküm Gençlik. Hikayeyi kaç kişi okuyor inanın bilmiyorum çünkü 400 olmamıza rağmen 18 votecik biraz şey kaçıyor.Hadi baalım :D Pamuk eller vote ve yorum tuşuna :d
Sağlıcakla Kalın.
Nefeslerim bile beni bunaltıyordu. Sıcak tenimin üstünden altına doğru ince ince işlemeye başlamıştı ve ben bu işle ya eriyecek ya da kül olacaktım. İkisi de benim için pek iç açıcı veya çekici gelen seçenek değillerdi çünkü her ne kadar neyin tanrısı olacağım belirlenmemiş olsa da bereket tanrıçası olan bir annesniz varsa doğa ile ilgilenmeye başlıyordunuz. Ve bu da sizi çiçeklerin içinde bir ölüm istemeye itiyordu.
Ne kadar aptalca ve ironikçe.
Çiçeklerin içinden bir ölüm.
Kendi kendime söylenerek gözlerimi devirdim. Yatakta ters dönerek tavana bakmaya başladım ve ellerimi karnımın üzerinde birleştirdim. Burada ne kadar da aptal bir sebepten bulunuyordum da kimsenin umrunda değildim acaba?
Annemin beni aramaya çıktığından emindim. Çünkü o benim annemdi ve bana bu dünyada değer veren tek kişiydi. Zeus'un umrunda olduğumu zannetmiyorum. Bahse girerim çok daha önemli işleri vardı ve eğer annem şimdiye kadar gidip ortalarda olmadığımı söylememişse yokluğumdan bihaberdir.
Afrodit? Benden nefret etmediğini biliyorum ama meydan tamamen ona kaldığında mutlaka sevinmiş olmalı. Bu yüzden de ona kızamam. Zeus affetsin ama böyle bir durumda ben olsam bnde sevinirim.
Asklepios annemden sonra benim için endişelenen ikinci insan olmalı. Bana karşı hisleri olduğunun farkındaydım ama gerçek şu ki ona karşı hiçbir şey hissetmedim. Bana olan aşkını kullanmak gibi bir olayım da olmadığından rahatım.
Kapı ardına kadar açıldıktan sonra ikide bir odaya girip beni kontrol eden hizmetli kendini gösterdi. Bakışlarını benim kaçıp kaçmadığımı kontrol etmek için kullandıktan sonra pencereye doğru yürüyerek perdeyi araladı. Bu davranışı üzerine gözlerim devirerek hizmetliyi izlemeyi yarıda kestim ve tekrar tavana döndüm.
Eğer karanlık bir gökyüzün varsa neden pencereye ihtiyaç duyarsın ki?
Hizmetli önümde selam vererek eğildikten sonra kapıya doğru yöneldiğinde onu bir anlık cesaretle elimi kaldırarak durdurdum. Bunu neden yaptığımı bilmiyordum. Hizmetli bana bakarken cesaretimin bir kısmı beni terk etmişti.
"Hades nerede?" diye sorduğumda hizmetlinin bakışları şaşkınlık içerisinde şekil değiştirdi. Dudaklarını yaladıktan sonra derin bir nefes alarak göğsünü şişirdi.
"Efendi ona ismiyle seslenmeniz için size izin verdi mi?" diye sorduğunda bu sefer benim bakışlarım şaşkınlıkla şekil değiştirdi. Ona Hades demek için izne ihtiyacım vardı öyle mi? Daha çok bekler.
"Buna ne gerek var? Sadece nerede olduğunu bilmek istiyorum." dedim tasasız bir şekilde ellerimi etrafta sallayıp normal bir görüntü çizerken. Neden bilmek istediğimi bilmiyordum sadece.
"Efendi nerede olduğunu bilmenizi isteseydi bilirdiniz. Teşekkürler." diyerek son bir reverans yapıp kapıya yöneldi. Kapı hizmetlinin ardından tok bir sesle kapandığında sinirle bir soluk verdim.
O isteseydi bilirdim öyle mi? Bu kadar aşağılanmaya ölü bir kişi bile olsa kimse dayanamazdı, nasıl olur da bu hizmetli bu kadar şeyi kaldırabiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasak Meyve: Nar.
FantasyO bana yasaktı, ama ben ona değildim. O beni kaybetmeyi göze alamazdı ama ben alırdım. Ben karanlıktan korkardım ama onun karanlığında korkmuyordum. Belki onu bana saplantılı hale getiren aptal bir oktu. Ama benim onun kaba, sert, korumacı, kırıcı...