Müzik: Honey Bee - Madrugda
Düşününce, ben çok karmaşıktım. Fıtratım buydu ve değiştiremiyordum. Belirli bir zamana kadar bir şeyleri kabul etmek istemediğim için karmaşık olduğumu düşünüyordum ama öyle değildi. Ben fıtratım gereği karmaşıktım ve bunu önleyemiyordum. Ama...
Hadi ama!
Bu benim elimde olan bir şey değildi, koşullar beni bu şekilde olmaya zorluyordu.
Ya siyah ya da beyaz olamıyordum. Ben gerçekten tam bir griydim. Her konuda ortayı buluyordum ve bitiyordum. Gri olmak ise benim konumumda birisi için iğrenç bir şeydi. Yeryüzü beyaz, yeraltı siyahtı. Siyaha çekiliyordum ama içimdeki beyazı, beyaz sevgisini yitiremediğim için griye dönüşüyordum ve bu şekilde hiçbir tarafı memnun edemiyordum. Beni olduğum gibi kabul etmek yerine sürekli kendi tarafına çakmek istedikleri için iyice karmaşık bir kişiliğe sahip oluyordum.
Artık insanların isteklerine göre birisi olmaya çalışmasam ve herkesi memnun etmeye çalışmasam bile bu yine imkansızdı. Hades tarafından zorla kaçırılmıştım. Bu benim hikayemdeki ve karmaşıklığımdaki kilit cümleydi.
Hades. Beni. Zorla. Kaçırmıştı.
Ve şu anda doğa üzerine koyulan kanunlar tarafından yeraltında alıkoyuluyordum. Hatta bekle, belli bir süre burada değildim. Buraya doğa üzerine koyulan kanunlar yüzünden zorla hapsedilmiştim. Buradan zaten kaçamacağım, uzaklaşamayacağım kesindi ama lütfen... Bereket tanrıçasının kızıydım ben, doğaya, yeşile aşıktım. Nasıl olurda elime bir şans geçtiğinde yeryüzünü seçmezdim?
Ayrıca tekrar hatırlatıyordum ki, Hades beni zorla kaçırmıştı. Eğer ona kendi rızamla gelseydim tüm bunlar benim sorumluluğum altında olurdu ve hayır, buradan gitme şansım olduğunda gitmezdim. Çünkü kendi rızamla gelmiş olduğum için belirli bir yüküm olurdu ve o yük beni buradan çıkaramazdı.
Ama hayatımın kilit cümlesindeki "zorla" kelimesi hayatımdaki çok fazla şeyi değiştiriyordu. Hades şu anda bana kızamazdı, ya da öyle bir an gelirse -ki gelmeyeceğini de farkettirmişti- onu seçmeyeceğim için bana kırılamazdı. Bana çektirdiği ona acıdan dolayı bile bir kez özür dilememiş olan bu adam, bana fıtratım gereği yapacağım şeyler yüzünden kızamazdı ya da sırt çeviremezdi.
Burada onunla kalmak mecburiyetim yoktu. Burada onunla kalmak zorunda olduğum için kalıyordum.
Ve evet. Kendimden emindim. Eğer olurda bir gün buradan çıkma şansım olursa, gidecektim. Ona aşık olmam bir şeyi değiştirmezdi. Çünkü diğer yandan içten içe ona mecbur olduğum için ona aşık olduğumu düşünüyor olabilirdim. Her ne kadar bu biraz zayıf bir ihtimal olsa da vardı.
Hızla yataktan fırlayarak kapıya koştum. Buradan çıkarsam öleceğimi söylemişti zaten. Elim kapı kolunda kaldı.
Bana kızma veya kırılma sebebi ölmeyi onunla birlikte olmaya yeğleyeceğimi düşünmesinden miydi? Omuzlarım düştü. Pekala kırılma konusunda haklı olabilirdi ama...
"Ah!" diye bağırarak elimi kapıya geçirdim. Bok gibi bir durumdaydım.
Ya tüm bunların suçlusu oydu. Eğer beni kaçırmasaydı bunların hiçbiri yaşanmayaaktı ve ben bir milyon tane ikilem arasında kalamayacaktım. Sürekli kim haklı diye düşünmeyecektim ama öyle bir dünya yoktu artık. Öyle bir dünya 2-3 ay önce bitmişti benim için. O narı yediğim an buaradan çıkış biletimi kesip atmıştım.
Şimdi tüm suçun sahibi kendini ortadan çekip de beni suçlu kılamazdı. Suçlarını başkalarının yanında görmezden gelebilirdim ama artık yalnızdık. Artık gerçekleri konuşmak zorundaydık. Tabi ne zaman konuşacak olsak o gidiyordu. Ben, ben karmaşıktım ama o da zordu. O çok zor birisiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasak Meyve: Nar.
FantasyO bana yasaktı, ama ben ona değildim. O beni kaybetmeyi göze alamazdı ama ben alırdım. Ben karanlıktan korkardım ama onun karanlığında korkmuyordum. Belki onu bana saplantılı hale getiren aptal bir oktu. Ama benim onun kaba, sert, korumacı, kırıcı...