12. BÖLÜM

1K 46 0
                                    

Polat'ın peşinden arabaya binmiştim hemen. Neden onun dediğini yapıyorum bilmiyorum ama şuan gergin bir ortam vardı. Elleri arabanın direksiyonunu sıkmaktan bembeyaz olmuştu. Çenesi sinirden kasılmış burdan bile belli olan kol kasları gerginliğinden olsa gerek daha çok kendini belli ediyordu. Kafamı camdan dışarıya çevirdim ağaçlar sıklaşmaya başlamıştı. Eve yaklaştığımızı anladım o an. Büyük demir kapılar hemen açılmış acı bir fren ile durmuştuk. Polat hızla kapısını açıp arabadan inmişti. Aynı hızla gelip benim kapımıda açmıştı. Kolumu tutup sürüklercesine arabadan indirmiş eve götürüyordu. Hizmetlinin açtığı kapıyla içeriye girmiştik. Salona ilerleyip beni ileriye doğru itmişti. Ayağımdaki topuklular yüzünden az daha düşüyordum. Ellerimi bastırdığım koltuğun başlığı ile dengemi sağlamıştım. Savrulmanın etkisiyle saçlarım yüzüme dağılmıştı. Sinirle gözlerimi kapatıp açtım. Hırsla arkamı dönüp Polat'ın gözlerine öfkeyle baktım.

İkimizin gözlerindeki alev eğer görünseydi şuan ev yanıyor olurdu. Ikimizde birbirimize öyle bir sinirle bakıyorduk ki etrafımızdaki herşeyi dağıtabilirdik. Sergen hemen içeriye girip kenardan bize bakmaya başladı. Savaş ve Öykü merdivenlerden aşağıya koşarak inmiş bizi görünce oldukları yerde durmuşlardı.

-"Sen akıllanmazmısın ha ne diye siktiğim davasına gidiyorsun."

Evi inletecek derecede yüksek çıkan sesi kulaklarıma ilişmişti.

-"İster giderim ister gitmem seni niye ilgilendiriyor bu dava?"

Sorduğum soruyla gözleri daha ne kadar koyulaşabilirse o kadar koyulaşmıştı.

-"Eğer ben oraya gelmeseydim sen o arabaya binmeden öldürülecektin lan  anlamıyorsun demi safsın körsün lan kör. O adam seni öldürmek için elinden gelen herşeyi yapıyor. Ne diye uğraşıyorsun hala kimin var yanında kimden güç alıyorsunda bulaşıyorsun bu adamlara. Rahat duramazmısın sen ne diye hala burnunu sokuyorsun. Ne derdin varda bulaşıyorsun bu insanlara. Babam olmasa arada kılımı bile kıpırdatmazdım senin için. Hak ediyorsun bu olanları sen Murat abi senin iyiliğin için uğraşıyor lan Öykü sana birşey olmasın diye çırpınıyor. Sen o kadar körsün ki seni düşünen insanları görmüyorsun. Onlar senin için çabalıyor ama sen onları düşünmüyorsun Umay kendine gel artık."

Gerçekleri bilmeme rağmen bir başkasının ağzından duymak sendellememe neden olmuştu. Göğüsümün tam ortasına yerleşen ağrı boğazıma oturan yumru yutkunmama neden oluyordu. Bir anda gülmeye başladım kahkahalarım salonun her tarafına yayılmıştı.

-"Haklısın benim arkamda kimsem yok. Annem, babam, kardeşim  onlar vardı benim arkamda ama o adam aldı benden onları. Bugün dört duvar arasına tıktığım o iki şerefsiz benim hayatımı mahvetti. Gecenin bir yarısı köye gittik. Gecenin karanlığında karşıdan gelen araba bir anda önümüzü kesti. Ay bile şahit olmamak için saklandı bulutların arkasına. İlk önce babam kanlar içinde düştü taşlı toprağın üzerine. Sonra annem düştü babamın tam yanına. Korkarak indim ben o arabadan korkarak gittim yanlarına. Çığlıklarım etrafa yayıldı ama tek duyan yine ben oldum. O gece annemin kanı babamın kanı bulaştı ellerime. Annemin gözleri açılmadı babamın sesini duyamadım. Yalvardım uyansınlar diye uyanmadılar. Sonra ne oldu biliyormusun kimse inanmadı bana. O adam bütün herkesi susturdu. Kimse umursamadı beni. Benim arkamda dağ gibi duran ailem öldü arkamdaki dağ uçurum oldu bana. Neden toza alerjim var biliyormusun o gece o kadar çok ağladım ki ne yaptığımı bile bilmiyordum. O gece öyle bir kriz geçirmisim ki en büyük tranvalarımda biriside o oldu bana.  Öykü ve amcam bana destek oldular evet ama onların desteği beni kendime getirmedi. Ben hırs ile büyüdüm intikam ile yandım tutuştum. Ben yemin ettim öfkem herşeyin önüne geçti. Ben bu zamana gelene kadar herkesi yaktım ateşim ile herkesi harcadım."

Bağırmaktan boğazım ağrımıştı içimdeki öfkem artık durmuyordu. Hissediyordum yine yıllar önceki gibi kriz geçirecektim. Ellerim uyuşmaya başladı. Gözlerim yanmaya başladı ve bacaklarım titriyordu. Bilincim yerindeydi ama şuan kendimi kontrol edemiyordum.

-"Sen bana hangi hak ile hesap soruyorsun onu söylesene. Kimimsin sen ha neyimsin. Yanımda olmazsan olma ben yine ayakta dururum. Öldürülsemde yine umursamam kimse ağlamaz Öykü ve amcamdan başka beni seven kimse yok. Kimse umursamaz beni ölümüm kimseye koymaz"

Bir anda gülmeye başlamıştım işte başlıyordum. Sol tarafımda duran yemek masasının üzerindeki çiçekler koyulmuş vazoyu elime alıp bir anda duvara fırlattım. Sanki bir camın arkasından izliyordum yaptıklarımı.

-"Sende yanımda olma Polat ÇAKIR senin varlığın neki yokluğun koysun"

Kahkaha atıp bu seferde orta sehpayı devirmiştim. Etrafta ne varsa fırlatıyordum. Duyduğum uğultudan farksız sesleri algılayamıyordum. Kırılacak birşey kalmamıştı. Kollarımdan tutulsamda kimse beni kontrol edemiyordu. Bahçeye bakan uzun sürgülü cam kapıya gözüm kaydı. Içimdeki dinmek bilmeyen o volkan beni kavuruyordu. Sanki kendimden bağımsız hareket ediyordum. Bir anda cama yaklaşıp sağ elimi cama vurdum. Tuzla buz olan cam büyük bir gürültü ile etrafa dağılmıştı. Dirseğimden akan kan damlaları parkeyi boyamaya başlamıştı. Ben ise yaptığım esere gülümseyerek bakıyordum. Bir anda gözlerimin önüne giren bedene baktım. Polat bana birşeyler söylüyordu. Ama sadece dudağının hareket etmesini görüyordum. Sakinlemiştim gevşeyen bedenimden anlıyordum.

Polat bir anda beni kucağına almıştı. Merdivenleri hızla çıkıyorduk, korktuğum başıma gelmişti. Ben artık eski ben olmuştum. Hiç düzelmemiştim. Krizlerim arada kendini belli etsede ben toparlayamamıştım. Amcama Öykü'ye yalan söylemiş düzelmiş gibi rol yapmıştım. Yumuşak yere koyulan bedenim ile koluma baktım. Kandan gözükmeyen etime boş gözlerimi gezdirdim. Acı hissimin yok olmasıyla sanki başkasının koluna bakıyormuş gibiydim. Polat koluma havlu sarmıştı. Köşede Savaş'a sarılarak ağlayan Öykü bana korkuyla bakıyordu.

-"Eskisi gibi oldu işte yine onun gibi oldu"

Yavas yavaş kulaklarıma gelen sesler ile artık krizim son bulmuştu.

-"Ne eskisi Öykü"

Polat sinirle Öykü'ye bakıyordu bazı gerçekleri duymak istiyordu.

-"Ben ben anlatamam Umay çok kızar"

Polat'ın bakışları beni bulmuştu anında. Bana sinirle bakmıyordu ilk defa gözlerinde korkuyu görüyordum. Korkmuştu hissettiriyordu.

-"Abi doktor geldi"

Sergen yanındaki adam ile içeriye girmişti. Doktor olarak tahmin ettiğim kişi hemen yatağın yanına gelip çantasını açtı. Hızlıydı ya kan kaybedip ölmemem için bu kadar acele ediyordu. Ya da Polat'ın gazabından korktuğu için. Koluma hemen bakıp şırıngaya bir ilaç koyup koluma iğneyi batırmıştı. Hemen çantasındaki malzemeler ile kanı temizleyip bir kaç tane yaraya dikiş atmıştı.

-"Fazla derin kesilmemiş bir kaç tane ilaç yazıyorum tok karnına içer ağrıyı azaltmasına yardımcı olur. Kremde yazdım dikişleri alındıktan sonra kullanabilir."

Adamın işi bittikten sonra hemen odadan çıkmıştı. Kimseyle konuşmuyordum boş boş karşımdaki dolaba bakıyordum.

-"Umay iyimisin?"

Savaş'ın sorusunu duysamda kafamı çevirmemiştim.

-"Umay nolur cevap ver korkutma beni"

Öykü yanıma oturmuş sağlan olan elimi tutmuştu. Konuşmak bana bir süre haram olacaktı. Hiç kimseye cevap vermemiştim. Gözlerimi asla karşımdaki dolaptan çekmiyordum.

-"Sonra konuşursunuz çıkın dinlensin biraz"

Polat'ın konuşmasıyla mecburen odadan çıkmışlardı. Üzerime çöken yorgunluk ile biraz aşağıya kayıp kafamı yastığa koydum. Gözlerimi kapatıp yorgun bedenimi uykuya teslim ederken üzerime örtülen pike ve anlıma konan öpücük son hatırladığım şeylerdi.

SAVCI HANIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin