on

6.8K 465 117
                                    

Bölüm 10: Mekana giriş

-

Mekandan içeri girdiklerinde ortamda huzur verici bir sakinlik vardı. Hoş sade bir yerdi. Siyah ve beyaz tonları ağırlıklıydı. Kadir hayran gözlerle süzüyordu etrafını. Yana döndüğünde abisinin ona bakarak güldüğünü gördü. Alaycı bir gülüştü.

"Sevdin değil mi?" dedi Meriç kardeşine eğilerek. Hala gülüyordu.

"Evet, güzelmiş." Meriç sırıtarak kardeşinin omzuna elini attı. Kadir heyecanlanmıştı çünkü abisi ona gayet normal bir şekilde dokunuyordu. Gerçekten erkek kardeşi gibi hissetmişti.

Yağız önden yürürken arkadan takip ediyorlardı onu. Kadir tekrar önündeki genci süzdü. Arabadaki yoğun bakışlar ona yetmemişti. Kalçası biraz çıkık, uzun boylu, geniş omuzları ve dik duruşuyla harika bir portreyi andırıyordu.

Gözlerini ise anlatmak imkansızdı. O karanlığın içinde beliren küçük parlama ya da ışık, her neyse. O görüntü bir servetin aklına düşmesine neden oluyordu. Madenden çıkarılmış birer parça obsidyen gibi duruyordu.

Önden mosmor saçları olan bir kız "Yağız!" diye bağırınca kumral genç irkildi. İnce, crop giymiş birisiydi.

"Özledim seni." Kız yanına varınca Yağız normal bir ifadeyle ona sarıldı. Ayrıldıkları zaman gözleri arka tarafa kaydı. "Hoşgeldiniz." dedi kız sevecen bir şekilde. Mavi, iri gözleri ve dikkat çeken küçük bir burnu vardı. Aynı Kadir'de olduğu gibi.

Yağız arkasında abisi ile duran Kadir'e bir bakış atıp "Ben bara gidiyorum." dedi ve barmenin olduğu tarafa yöneldi. Biraz kafa dağıtmaya ihtiyacı vardı.

"Meriç senide görmeyeli baya oldu."

Meriç karşındaki kıza ifadesiz gözlerle baktı. Kadir abisinin bu bakışını çok iyi bilirdi. Değersiz olarak nitelendirdiği herşeye bu tavrı takınırdı.

"Senide görmüyorum bayadır. Hiç değişmemişsin Esma." dedi Meriç yukarıdan kısa boylu kıza bakarken.

Babası annesi öldükten sonra hemen başka bir kadına aşık olmuştu. Yani sözde olan buydu. Bazenleri geceleri eve abisini alıp giderdi babası. Sebebini hep merak ederdi Kadir. Ondan bir şeyler sakladıklarını biliyordu ama yinede sesini çıkarmazdı. Sonuçta o annesini öldürmüştü. Konuşmaya hakkı var mıydı?

Sanırım Meriç buradaki kişilerle -Yağız'da dahil- uzun süredir tanışıyordu. Hem de neredeyse 17 yıl gibi bir süre.. yinede abisini Yağız ve Elif'le o kadar yakın görmemişti. Zaten Meriç hep soğuk bir tip olmuştu bu yüzden fazla kafaya takmadı.

"Bu kardeşin mi?" diye sordu Esma gülerek. Kadir bir an kendisini bez bebeğe bakıyor zannetmişti. Kız iri gözleri ile 32 diş sırıtması rahatsız ediciydi.

Meriç bıkkınca nefes verip "Evet." diye cevapladı. Esma denilen kız daha çok güldü. Kumral genç artık sadece rahatsız olmuyor tırsıyordu.

"Lan gelsenize oğlum!" Çınar barın ordan seslenince Esma arkaya dönüp "Geliyoruz be!" diye çemkirdi.

"Delirdi yine yelloz." diye önüne döndü Çınar. Esma sinirle nefes verip "Gelinde köşedeki koltuklara geçelim." dedi. Meriç kolunu kardeşinin omzuna atıp yön verdi. Kadir abisi ne kadar kötü olursa olsun böyle anlarda mutlu oluyordu.

Kadir Yağız'ın yanına otururken Meriç'te hemen kumral gencin öbür tarafına geçmişti. Esma'yla Çınar ise boş koltuklardan birisine kendisini atıp geriye yaslandı.

"Onur abi nerede?"

Yağız ortaya bırakılan tekiladan bir tane alıp kafaya dikerken sormuştu. Eskiden Esma ile gizlice liseden -9. Sınıf zamanları- kaçıp bu mekana gelirlerdi. Bu düzenli bir hâl alınca onurun dikkatini çekmişti. Onur ve babası bu mekanın sahibiydi. Gündüzleri pek kalabalık olmazdı. Hatta şuan hiç müşteri yok sayılırdı. Fakat gece geç saatlerde her türlü insan buraya doluşup kafa dağıtırdı. Yukarı katlarda sevişmek için kullanılan paralı odalar bile mevcuttu. Dış görünüşün aksine oldukça sert bir yerdi.

Yağız normalde Kadir'in buraya gelmesini doğru bulmazdı ama gündüz olduğu için bir şey dememişti. Zaten abisi izin verdikten sonra ona laf düşmüyordu.

"Gelir birazdan. İşleri var onun." dedi Esma yüzünü buruşturarak. Yağız hemen ne dediğini anlamıştı.

"Sabah, sabah onun yapacağı işe sokayım ben." diye konuşmadan edemedi Çınar. Kadir ise anlamaz gözlerini yandaki bedene çevirerek "Ne işi varki?" diye sordu.

"Sen bunlarla zihniyetini kirletme Kadir. Boşver."

Yağız onun kendisine çekerek konuşunca çoktan dış dünyadan soyutlanmıştı. Cidden... bu çocukta onu kendine çeken bir şeyler vardı. Ama bunu kabul edemezdi. Sanırım artık düzenli olarak 'o senin kardeşin sayılır' diye kafasına kazıyacaktı.

Bazenleri yolda yürüyen bir insana kayardı gözleriniz. Ya da sırasında oturan herhangi bir kişiye. Bir özelliğine takılıp kalırsınız; kimisinin saçlarına, kimisinin gözlerine, kimisinin fiziğine. Yağız tam olarak bunu yaşıyordu şuan. Kadir'de olan bir şey onun dikkatini fazlasıyla çekmişti. Ve şimdide içine bir girdap gibi çekiyordu.

Kadir onun dediği şeyi kafaya takmadan "Pekala." dedi. Önüne döneceği zaman karşı taraftan hoşnutsuz bir ses ilişti kulaklarına.

"Senin kolun yoktu değil mi?"

Esma sanki önceden ona söylenilen şeyi yeni hatırlamışa benzer bir ifade takınıyordu. Belli etmemeye çalışsada yüzünde hafif iğrenmeyi andıran bir ifade vardı.

Yağız ona döndüğünde sorgularcasına kaşlarını çattı. Esma'nın yüzündeki ifade hiç hoş değildi.

Kadir derince yutkunup "Evet.. sol kolum dirsekten kesik." diyiverdi.

Kız yüzünü buruşturup geriye yaşlandığında hiç bir şey demeden öylece durdu Kadir. Çınar ve Yağız'ın gözlerini üzerinde hissediyordu.

Yağız ise çatık kaşları ile yavaşça kumral gencin yanında dirseğini koltuğun kenarına dayamış, düşünceli bir tavırla boşluğa bakan Meriç'e döndü.

Kardeşini bir kez bile savunmamıştı. Eğer Elif'in böyle bir durumu olsa ve karşıdaki kişi ona böyle burun kıvırsa bile kalkıp yüzünü dağıtırdı.

Fakat ne Kadir kendisini savunmuş, ne de Meriç abilik görevini yapıp onu savunmuştu.

Ortada görmediği bir şeyler vardı ve bu kara oğlanın her geçen gün dahada rahatsız ediyordu..

-

Kitap hakkındaki düşüncelerinizi yazabilir misiniz? Tek cümle bile yeter..

çocuklukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin