on sekiz

5.2K 355 33
                                    

Bölüm 18: Tatlı gençler

-

Yağız arabadan indiğinde bende hemen kemerimi çıkartıp peşinden indim. Benim inmemi beklediğini gördüğüm zaman siyah harelerine bakarak içtenlikle gülümsedim.

Elini uzatıp "Tut." dedi. Sağlam elimle tuttuğum zaman avcunun sıcaklığı içimin karıncalanmasına sebep oldu. Heyecanla nefes verirken bende küçük parmaklarım ile kemikli eli kapama çabasına girdim.

"Bugünde mi burada kalacaksın?" diye sordum. Gözleri öylece elimize dalmıştı.

"Kalmamı istemez misin?"

"Tabii isterim. Ama evde bir sorun olmasın." dedim.

Bana bakıp "Merak etme annem pek takmaz beni. Zaten babanda bir şey diyecek değil." dedi.

Bina kapısının önüne geldiğimizde Çınar'ın dairesini zilini çaldık. Kısa bir süre sonra kapı açılınca yavaşça elimizi ayırıp en üst kata çıkmaya başladık. Yağız'ın üzerinde bir kaç saat önce yaptığı şeyin sessizliği vardı. Gözümün içine bakmaya çekinmiyordu ama temkinli davranıyordu. Sanırım birden beni öptüğü için kendini suçlu hissediyordu. Bende utandığım için başım sürekli öne eğik bir vaziyette bekliyordum.

Evin kapısını Çınar açtıktan sonra içeri girdik. Yağız benim ve kendi ayakkabısını çıkardı. Gözüm bizi izleyen ela gözlü çocuğa kayınca anlayamayarak baktım ona. Cidden kötü ve çökmüş gerekiyordu.

"Çınar ne oldu?" diye sordum ona doğru yürürken.

"Ha?" dedi kafasını kaldırdı ve bana baktı. Dünyadan soyutlanmıştı resmen.

"Çok kötü görünüyorsun."

"Son zamanlarda başım biraz fazla ağrıyor sadece. İlaç alırsam düzelir." dedi bir elini ensesine koyup kaşırken.

Ardından Yağız'a dönüp "Meriç'te burada bir sorun çıkartmayın." dedi imalı şekilde.

"Ne işi var onun burada?" Yağız sinirle konuşunca Çınar derin bir nefes verip "Benim evim kardeşim. Çağırdım geldi." dedi. Biz onun bu tavrına hafif bir şaşkınlıkla bakarken o bizi takmadan içeri geçti.

Yağız, "Ne bu tavırlar ya.." diye söylendi kendi kendine.

"Son zamanlarda garip davranıyor sanki." diye mırıldandım. O beni duymamış gibi yapıp "Yukarı çıkıp uyusak mı ya. Ben bunlarla hiç uğraşamam." deyip yaklaştı ve yanağımdan öptü.

"İyide içerde bekliyorlar."

"Banane amına koyayım." deyip beni Yukarı kata çıkarmak için sürüklemeye başladı.

"Gelsenize lan!" salondan Meriç'in sesi yükseldiği zaman Yağız sinirle durmuş, öldürücü gözlerle sesin geldiği yere çevirmişti bakışlarını.

"Emir kipi mi kullandı lan o?" dedi.

Kaşlarımı çatıp "Ne?" dedim. İdrak etmem biraz uzun sürmüştü.

"Bana emir vermek ha.." diye aşağı ineceği zaman merdivenlerin yarısında onu tuttum. Sanırım hala düşündüğümden daha fazla sarhoştu.

"Gel biz uyuyalım." dedim çağırmalarını boşvererek. "Yarın konuşuruz."

Bana bir süre kararsızca baksada "Sen ne dersen o bundan sonra.." deyip elimi tuttu tekrar. Zaten aşağıdan bir daha seslenen olmamıştı. Gülüp onu yukarı doğru çektim.

Odama girdiğimiz zaman elimi bıraktı ve direk üzerindeki tişörtü çıkartıp kenara attı. Saçlarını karıştırıp duvarda duran küçük aynaya giderken "Bunaldım be." diye mırıldandı.

Ben ise her şey bu kadar hızlı olduğu için şaşkın ve gergindim. Şuan gerdek gecesinde gibi hissetmem normal değildi. Kafamı öne eğip dolabıma yöneldim ve eski pijamalarımdan çıkardım.

Arkamdan iki tane iri kol bana sarılınca derince yutkundum. Sağlam ve kesik kolumu çok az havaya kaldırdım.

"Sana yarın kıyafet almaya çıkalım mı güzelim?" diye sorunca midem kasıldı. Beni böyle düşünmesi çok hoşuma gidiyordu. Ama ben hala kendimi mahcup hissetmekten alıkoyamıyordum.

"Gerek yok bunlar bana yetiyor." dediğimde omzumun üzerinden sahte bir sinirle yüzünü bana yaklaştırdı. Zaten kabul etmeyeceğini anlamıştım.

"Olmaz Kadir. Bu kıyafetlerle durmayacaksın. Kaç gündür aynı şeyleri giydiğini fark etmiyor muyum sence ben?"

Yenilmişlikle kollarımı indirdim.

"Tamam ama gerekli şeyleri alsak yeter."

Yanağımdan öpüp "Bir sürü şey alacam." dedi çocuk gibi. "Şu güzel, iyi niyetli huylarını başka yerlerde gösterebilirsin canımın içi."

Utancımdan yerin dibine girmek istiyordum. Neredeyse fıtık olacaktım artık kafamı yere doğru eğmekten. Alt dudağımı dişlerimin arasında sıkıca ezdim. Çok stres yapmıştım

Ellerini ayırıp çıplak üst vücudunu sergileyerek önüme geçti. Onu izlerken kızaran yanağımı iri ellerinin arasına aldı. Birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk.

Yanaklarımı mıncıklayıp "Neden hep aşağı bakıyorsun?" dedi. "Ben buradayım, bana bak."

Sırf utanmam için yapıyorsa kesinlikle başarıyordu.

"Oy, oy yanaklarında sıcacık." deyip sıktığında kaşlarımı çatıp "Ya gıcıklık yapma.." diye huysuzca söylendim. Ama şuan ikimizde gülüyorduk. Siyah gözleri parlıyor, hafif uzamış koyu kahve saçları yana doğru yatıyordu.

Küçük küçük gülerek beni kendisine iyice çekti ve boynuma öpücük kondurdu. Kokumu derince çekti ve "Çok güzel kokuyorsun.." dedi. "İçimi eritiyorsun Kadir. Valla anlamıyorum ben. Ne ara sana karşı böyle duygular hissetmeye başladım, anlamıyorum."

Ağzından dökülen her kelimeyi heyecanla dinliyordum. Onların değeri benim için artık bir mücevherden farksızdı. Cidden ne ara bu hale gelmiştik? Bizi bu kadar yakınlaştıran neydi? Gözlerimize bakarken ne görüyorduk birbirimizde?

Bu soruların cevabını kesinlikle bilmiyordum. Ama bir şeyden emindim; içimde yeşeren ve gün gittikçe çoğalan bir duygu vardı. Ve bu duyguyu anlamamak için aptal olmak lazımdı. Ona bir isim verebilirdim. Aşk için mantığa gerek yoktu. Aşk dediğimiz şey; hiç beklemediğimiz bir zaman değer verdiğmiz herhangi bir kişiye karşı doğan hislerimizdi. Bunu biz seçemiyorduk. Bunu içimizde yatan ve gerçek sevgiyi tatmak isteyen kişi seçiyordu.

Ve o şuan içimdeki başka bir ben, kafasını boynuma gömmüş olan adamı seçmişti.

"Bende anlamıyorum. Ama ikimizinde bundan şikayeti olmaması güzel bir şey."

Boynumu tekrar öpüp kokumu içine çektikten sonra "Olmaması dileğiyle." dedi.

Biraz daha öyle durduktan sonra kafasını geri çekip "Yatalım mı?" dedi.

"Olur."

Ben üstümü çıkartırken o altındaki pantolonun kemerini açıp indirdi hemen. Gözlerimi kaçırdım ve üstümde duran tişörtü çıkardım.

"İstersen sende baksır ile yat. Hem hava sıcak." teklif ettiği şeyle gözlerimi dikip ona baktım.

"Yani.. istersen." diye devam edince gülüp "İyi tamam." dedim.

İkimizde sadece baksır ile kaldıktan sonra Yağız gidip kapıyı kilitledi. Ben yatağın içine girip kıvrılınca oda peşimden girdi ve yavaşça kollarını arkadan bana doladı. Kafasını omuzuma sürterek iyice bana yaslandığında gözlerimi kapadım. Eli kesik koluma gelince sık nefesler alıyordum. Yavaşça dirseğimden sonrası olmayan kolumun ucunu okşayınca içim ürperdi. Bu ürperti hissettiğim sevginin yoğunluğu yüzündendi.

O bana değer veriyordu.

çocuklukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin