yirmi yedi

3.5K 253 43
                                    

 Şuan bir önceki bölümde yaşanan olaylarla aynı zamanda gerçekleşiyor bu bölüm. Bilginize <3

Bölüm 27: Boş gözler

-

Sarışın çocuk ruhsuz adımlarla ilerlerken oldukça sert bir tavır sergiliyordu çevresindeki insanlara. Üzerinde siyah tişört, altında ise kot pantolon vardı. Bir elinin ucunu pantolonun dar cebine sokmuştu. Alışkanlık gibi bir şeydi.

Varmak istediği apartmanın önüne gelince yavaşça adımlarını durdurdu. İşte sorun buydu. Bütün o ifadesiz halleri buraya gelince toz oluyordu. Sıkıntıyla bir nefes verip zili çaldı. O ara telefonunun titremesiyle elini cebine attı.

Onur: Yarın büyük ihracat var. (18:06)

Onur: Gecikirsen benimsin ;)

Görüldü✓✓

Meriç: Ok

Avcunun arasında duran cihazı parçalamamak için büyük bir çaba sarf ederken kapı açıldı. Hemen kendisini içeri atıp yukarı kata çıktı ve yarısı açık bırakılmış kapıdan içeriye girdi. Yemek kokuyordu.

Kokuyu istemsizce içine çekerken mutfakta bir şarkının ritmini mırıldanıp duran Çınar'ın sesi kulağına ilişti. İfadesini korudu ve içeri girdi.

Arkasını dönük bir şekilde tahtada salatalık doğruyan gence baktı. Çınar her zaman yemek yapmayı çok sevmişti. Onunla tanıştığı günden beri böyleydi. Bazıları müzik dinler, bazıları resim çizer, bazıları ise oyun oynardı... Çınar ise kendi yaptığı bir şeye gururla bakmaya bayılırdı ve bununla övünmeyi ihmal etmezdi.

Arkasına döndüğü zaman onu izleyen bir Meriç'le karşılaşmayı beklemiyordu ela gözlü çocuk. Kaşlarını çattı.

"Seni Yağız zannetmiştim.." diye mırıldandı hala ona bakarken. Meriç bir şey demeden omzunu duvara yasladı. Yağız umurunda değildi. Zaten etrafında yeteri kadar ibne vardı.

Buna kendiside dahildi.

"Onunla mı görüşcektin?"

"Evet," dedi Çınar elini yıkayıp. "Sen neden geldin?" Sesi o gün olanlardan sonra soğuk ve mesafeli çıkıyordu.

"Geldim işte."

Meriç'in verebileceği en mantıklı cevap buydu. Aslında bakarsak çoğu şey umurunda bile değildi. Küçüklüğünden beri böyleydi. Fakat babası olacak insan burada o kadınla tanıştığı günden beri hayatında bir takım değişimler olmuştu. Belki dışardan bakınca anlaşılmıyordu. Ya da kendisi kabullenmek istemiyordu. Ama o Çınar'a değer veriyordu.

Ve bu sevginin miktarı; Onur'a olan nefretine denkti.

Meriç derin bir nefes verip yemek masasına oturdu. Sandalyeye iyice yerleşirken çoktan işinin başına dönmüş olan bedene bir bakış attı. Kanserin paketini zor bela soktuğu cebinden çıkartırken içinden bir dal alıp dudaklarının arasına yerleştirdi. O ara tekrar ard arda mesaj gelen telefonuna ters bir bakış atıp küfrederek eline aldı. Ne çekiyordu bu Onur denen adamdan?

Ekranda beklemediği ismi görünce kaşlarını çattı. Yağız? Tereddüt etmeden mesajlara girdi.

Yağız: Çabuk eve geliyorsun (18:32)

Yağız: Geç kalırsan o burnunu tekrar kırarım

Meriç okuduğu mesaja ruhsuz gözlerle baktı. Sadece kendisine edilen bu tehdite karşı dudaklarının kenarı hafifçe yukarı kıvrılmıştı.

Ne olduğunu az çok tahmin edebiliyordu. O gün Elif'in doğum gününde bir gözü hep onlardaydı. İkisinin sırayla tuvalete girdiğini  görmüş, sonra babasınında hiç bir şeyden haberi yokken peşlerinden girdiğini görmüştü. Onun yaptığı tek şey oturup üvey kız kardeşi yeni yaşına girdiği için mutluymuş gibi davranmaktı.

Fakat şaşırdığı bir şey vardı. Yağız bu kadar aptal bir insan değildi. O çocuğu tanıyordu. Hep Kadir'e iyi yüzünü göstermişti. Kısacası ortak bir alanda gidip ön sevişme yapacak kadar salak değildi. Bir şeyleri çoktan anlamıştı sanki. Bilerek yakalanmıştı.. ama o sadece izlemişti.

Babasının oradan çıkarkenki siniri geldi aklına. Bu Meriç'e sadece komik gelmişti. Zaten ertesi gün onu evine çağırmasından anlamıştı bir şeyler yapacağını. Yağız'ın geleceğini biliyordu. Ve tahmin ettiyi gibide olmuştu.

Ve şimdide Meriç'i çağrıyordu. Genç oğlanın endişelendiği durum bu değildi. Kafasını hala salata yapan gence çevirdi.

"Çınar, kasetler sende mi?" diye sorduğu zaman ela gözlü çocuğun hareket eden elleri durdu ve derince yutkundu.

"Evet. Başka kimde olacak.." dedi kısık bir sesle.

"Onları bana geri ver." Meriç şimdi yumruklarını sıkıyordu. Kendinden bu yüzden nefret ediyordu. "Lazım olacak."

"Sonunda." diye küçük bir çocuğun hevesi ile mırıldandı Çınar. Ellerini tekrar yıkayıp mutfaktan kasetleri getirmek için çıktı. O kasetler masum bir ruhun kurtuluşu olabilirdi.

Meriç ise boş gözleri ile boşluğa baktı.

-

Biraz kısa oldu sanki.. Bu aralar yoğunum kusura bakmayın.

çocuklukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin