on altı

6.2K 407 109
                                    

Arkadaşlar ben birşey diyeceğim.

Meriç önemli bir karakter..

Bölüm 16: Ani cesaret, gelen utanç

-

Sabah uyandığımızda sırayla elimizi yüzümüzü yıkayıp aşağı inmiştik. Çınar yine kahvaltıyı hazırlamış bir şekilde duruyordu. Ama nedense onu bugün bir sakin görmüştüm. Çok fazla konuşmuyordu.

"Günaydın." dedim içeri girerken. Çınar çayları doldururken bana bir bakış atıp günaydın diye mırıldandı.

Sofraya geçip oturduğumuzda gelip çayları önünüze koydu. Kendi çayınıda aldıktan sonra yemeğe başladık.

Sofrada sadece çatal ve çay içerken çıkardığımız garip seslerden başka hiç bir şey yoktu. Yağız arada bir bana bakıp göz kırpıyor bende utanarak gözlerimi kaçırıyordum. Ama oda anlamış gibiydi Çınar'da bir sorun olduğunu.

"Çınar bir şey mi oldu kardeşim?" diye sordu çay kaşığını bardağın içinden çıkartırken. Merakla dinliyordum onları.

Ela gözlerini sofraya diktiği yerden çekti ve Yağız'a döndü. İfadesizce bakıyordu.

"Yok.." dedi. "Bir şey olmadı."

Yağız koyu kaşlarını havaya kaldırdı ve "Emin miyiz?" dedi.

"Eminiz." Yinede bizden söylemediği aşikardı. En yakın zamanda kokusu çıkar diye umut ettim.

Kahvaltıyı yapıp sofrayı topladıktan sonra Yağız ile hazırlandık. Benim ayakkabılarımı dolaptan çıkarttı ve önüme koydu. Yanaklarım yine al al olmuş bir vaziyette ona bakıyordum. Dün o kadar rahat ve güvende hissetmiştimki tarif edemezdim. Onun göğsü, benim evim gibi gelmişti. Sanki ait olduğum yer orasıydı.

Karnıma yine ağrılar girince önümde eğilen adamın omzuna attım sağ elimi.

"Kaldır bakalım ayağını," dedi. Sesinden güldüğü anlaşılıyordu. Tek ayağımı kaldırdım ve ayakkabımı giydirdi. Öbürünede aynı işlemi yaptıktan sonra doğruldu. Şimdi bana üsten bakıyordu.

Siyah hareleri amansızca çehremde dolandı. Bende onun güzel yüzünü süzüyordum. Kaşının az üstünde küçük bir ben vardı. Bu sebepsizce gözüme fazla tatlı görünmüştü.

"Hadi gidelim."

Geri çekildi ve kendi ayakkabısını giydi. Apartmandan çıkıp aşağı indiğimizde siyah gözlerini hızlıca etrafta gezdirirken gördüm. Daha doğrusu Çınar'ın dairesine dikkatle bakıyordu. Onu göremeyince kemikli, iri elinin birisini benim ince belime attı. Adeta nefesimin kesildiğini hissettim.

Biz hala yürürken kulağıma eğilip "Sakin ol Kadir." dedi. Derin bir nefes verip utançla kaşlarımı çattım. Huysuz bir çocuk gibi göründüğüme emindim.

"Sende sakin ol." dediğimde bana anlamayarak baktı. "Nefeslerin hızlandı." diye devam ettim. Ensemde hissediyordum.

Kaşlarını kaldırıp "Ya.." dedi. "Kendinle gurur duymalısın o zaman."

Arabaya vardığımızda hemen bindik. Anahtarı yuvasını soktu ve motoru çalıştırdı. Kafasını bana çevirip baktı.

Ardından "Kemerini takalım," diye bana yanaştı. Üstüme doğru eğilip camın yanından kemeri alırken burnumun ucu neredeyse boynuna sürtecekti. Yüreğimin atışı hızlanmış, karnımın içinde yine şiddetli bir ağrı baş göstermişti. Stresle yüzümü biraz uzaklaştırdım. Daha dün akşam onunla beraber uyumuş olmama rağmen utanıyor olmam ironiydi.

çocuklukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin