otuz sekiz

2.1K 181 109
                                    

Medya: Kadir (kolsuz halini bulmama imkan yok)

Bu arada kurgu neredeyse 100k olacak.. vay anası. Ben bu kitabı öylesine yazmıştım. Bu kadar okunma alacağı aklımın ucundan dahi geçmezdi.

Neyse hepinize teşekkür borçluyum, iyi okumalar ♡♡

Bölüm 38: Evden gidiş

-

Kafamı yasladığım omuzda gözlerim yarı açık bir vaziyetteydi. Karşımdaki bilgisayarda bir film oynuyordu. Ama ben izlemek yerine bu vaktin tadını çıkarıyordum. Yağız'ın bir eli her zamanki gibi belimi okşuyordu.

"Çiçekçiye bayadır gitmiyorum." dedi en sonunda. Haklıydı, aylar olmuştu ama sadece kafa dinlemek için arada gece dükkanı açıyordu. Onun dışında hiç gitmemişti.

"Yarın gidelim mi?" diye sordum kafamı kaldırıp. Oflayarak geriye yaslandı.

"Gidelimde içim hiç rahat değil benim." dediğinde derin bir nefes verdim. Eslem teyzeden bahsediyordu.

"Ne düşündüğünü anlayamıyorumki boş boş bakıyor suratıma." Konuşurken eğilip paketten bir tane kanser aldı.

"Anlasaydı kızar mıydı?" küçük bir umutla sorduğum soruya ağzına koyduğu dalla bir süre baktı. Ardından umutsuzca kafasını salladı.

"Onu tanıyorum, yönelimimi biliyor ama senle olduğum için büyük ihtimal kızar.." dedi sıkıntıyla eline aldığı çakmak ile oynarken. Gözlerim masanın üzerinde duran fotoğrafa kaydı. Bir bebeğin ultrason resmiydi, çerçeve yaptırmıştı. Neden bilmiyorum ama dün Yağız gelmiş ve onu buraya koymuştu. Hiç bir şey söylememişti.

"Zaten onun sakin olduğuna bakma, biseksüel olduğumu öğrendiği ilk zaman kafayı yemişti kadın resmen. Onun yüzünden hiç sevgili yapmamıştım."

Ona garip bir ifadeyle bakıp omuz silktim. "Boşver iyiki yapmamışsın." dedim kendime engel olmadan. Fakat sesim biraz çekingen çıkmıştı. Sırıtarak geriye yaslandı.

"Gel, kıyamam." deyip beni kendine iyice çekti ve sıkıca sarıldı. Yüzümde aptal bir gülümseme belirince tek kolumu bende ona doladım.

Biz öyle dururken saniyeler sonra odanın kapısı birden açılınca ikimizde irkilerek birbirimizden uzaklaştık. Kafamızı aynanda kapının oraya çevirdiğimiz zaman bize çatık kaşları ile bakan Eslem teyzeyi gördüm. Eli kapı kolunu sıkıca kavramış duruyordu.

Yağız ağzında küfür mırıldanırken orta yaşlı kadın sert bakışlarını ona çevirdi. Kalbim korkuyla hızlanmıştı.

"Ne yapıyorsunuz siz?" dedi şüpheci bir ses tonuyla. Yandan kahve saçlı çocuğa baktım. İfadesi ne kadar düz olsada içinden kıyametler koptuğunu biliyordum.

"Sen işte değil miydin? Neden erken döndünki?"

Yağız onun sorusunu cevaplamak yerine başka bir soru sorunca Eslem teyze kapının kolunu bıraktı ve bana dikti gözlerini. Ne düşündüğünü anlayamıyordum.

"Soruma cevap ver."

Bana bakarak kurduğu bu cümle sanki bir çok şeyi açıklıyordu. Yoksa aramızda olan şeyleri anlamış mıydı? Anlasa bile bu kötü bir şey değildi. Tamam belki zamanında benim babam onunla evli olabilirdi. Bu gözle bakınca yanlış duruyordu ama artık o yoktu. Hayatının bir kısmını cezaevinde geçirmek zorundaydı. Şimdi kızması için bir sebep yoktu.

Kızsa bile zamanla kabullenirdi, değil mi?

"Sarılıyorduk anne." Yağız hala ağzında duran dal yüzünden boğuk konuşuyordu. Onu çıkartıp kenara koydu.

çocuklukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin