yirmi sekiz

3.4K 229 123
                                    

Bölüm 28: Felaket

-

Yağız yakasından tuttuğu adamı sürükleyip holun oraya fırlattı. Adam yere düşünce acıyla yüzünü buruşturdu. Fakat onu umursamadan sinirle karnına bir tekme attı.

"Dur tahmin edeyim.." dedi Yağız yerde tekme attığı kısmı tutan adamın üstüne eğilerek. İkiside nefes nefese kalmıştı. "O çocuk kolunu senin yüzünden kaybetti değil mi?"

Mehmet ona kararmış gözlerle bakan genci umursamadan pis bir şekilde sırıttı. Ardından yüzüne tükürerek "Hepiniz orospusunuz." dedi. Kara gözlü oğlan sinirinin daha çok tepeye çıktığını hissederken yumruklarını sıktı. Şimdi olmazdı. Kadir buradayken daha fazla ileri gitmeyecekti. O herifi sürüklerken odanın kapısını kapatmıştı. Sevdiği çocuk ne haldeydi onu bile bilmiyordu.

Yerde ona bakan adamın omzundan çekiştirdi ve ayağa kaldırıp "Gel buraya," dedi. Ona fırsat vermeden sürükledikten sonra salona fırlattı ve kapının üzerinde duran anahtarla kitledi.

"Çıkar lan beni burdan!" Mehmet pürüzlü ama bir o kadarda sert çıkan sesiyle bağırınca Yağız iğrenç bir şeyi duymuş gibi çemkirerek "Kes be!" dedi. Orta yaşlı adam hala içerden ona bağırırken derin bir nefes verdi. Ardından koşarak odasına gitti.

Kapıyı açtığında sessiz odada küçük hıçkırık sesleri yayılıyordu. Yutkunup bir adımını içeri attıktan sonra arkasından kapıyı kapattı. Üzgün gözlerle karşısında yerde cenin pozisyonunda yatan bedene bakıyor, ne yapacağını bilemiyordu.

"Kadir.." diye sessizce konuştuğunda ağlama dahada şiddetlendi. Hemen yanına gitti ve cenin pozisyonunda duran bedenin dibine çömeldi. Kesik koluyla sağlam kolunu birbirine dolama çabasına girmiş, ama başaramamıştı. Bu görüntü Yağız'ın canını yaktı. Her şeye kolay kolay ağlamazdı. Ama bu görüntü köprüyü tutan bütün iplerin yanmasına sebep oluyordu.

"Gel buraya," deyip çocuğun kollarını zorlukla ayırdı. Böyle durmasını istemiyordu. Onu belinden tutup kendi kucağına çekti. Kadir burnunu çekip kafasını omzuna gömdü.

"Yağız ben özür dilerim.."

Sessizce sarf ettiği kelimeler Yağız'ın içine büyük bir ağırlık çökmesine sebep oldu. O adam yüzünden.. yine suçu olmayan bir şey için özür diliyordu.

Ellerini açık kumral saçlara attı ve okşadı. "Senin suçun değil," diye fısıldadı. Ne demesi gerektiğini bilmiyordu. Kadir hala ağlarken yumuşak tutamlara bir öpücük kondurdu ve hala içerde kapıya vuran adamı umursamayak zor bela telefonunu eline aldı. Mesaj yerinde Meriç'in ismini ararken oldukça sinirliydi. Tek eliyle mesajı yazarken öbür eliyle Kadir'in sırtını ovalıyordu. Gönderip telefonu köşeye attı.

İçerdeki adam çıkamayacağını anlamış olacakki bağırmayı bırakmıştı. Kadir biraz daha sakinleşmişti. O konuşana kadar konuşmayacaktı.

Dakikalar sonra kumral genç burnunu tekrar çekti ve kafasını kaldırıp açık kapının oraya çevirdi.

"Yağız.." dediğinde kara gözlü oğlan ona döndü. Sesi endişeli geliyordu. Kafasını sevdiği çocuğa çevirdi bu sefer Kadir. Ona bakarken "Babamın canını yaktın mı?" diye sordu. Yine gözleri dolmaya başlamıştı.

Yağız ne diyeceğini bilemedi, öylece baktı. Boğazında bir yumru oluşmuştu. O adam kendi öz çocuğunu nasıl bir psikolojinin içine sokmuştu? Ona bunları yaparken hiç mi vicdani sızlamamıştı? Kendi bedeni çürüyüp gidiyordu. Ama Kadir o kadar çaresiz kalmıştıki bu küçük bedeni çürüten adamı düşünüyordu. Her şey yokluktandı.

çocuklukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin