on beş

6.2K 422 100
                                    

Bölüm 15: Huzur veren kokular

-

Yağız beni kollarının altına sıkıca bir şekilde almış yürüyorduk. Daha yarım saat önce yaşanan olay yüzünden korumacı davranmaya başlamış, bana güven vermeye çalışıyordu. Ve bende fazlasıyla güvende hissediyordum.

Apartmana girdik ve en üst kata -Çınar'ın dairesine- gelince zili çaldık. Bedenimde azda olsa bariz bir titreme vardı. Hala yaşadığım şoku atlatamıyordum.

Kapı açıldığı zaman bizi gören Çınar kaşlarını şaşkınlıkla havaya kaldırdı. Yanımdaki bedene biraz daha sokuldum.

"Hayırdır?" diye sordu. Bir süre bekledik.

"Kardeşim içeri alacak mısın, kapıda mı bekleyelim?" diye dalga geçerek sordu Yağız.

Çınar kendisini toparlayıp "Ha.." dedi. Kenara çekilirken "Kışta mı kaldınız oğlum bu ne hal? Sarmaş dolaş.." diye sormayı ihmal etmedi. Utandığım için içeri girerken gözlerimi yere indirdim.

Yağız onun sorusuna cevap vermedi. "Yemek kokuları sarmış etrafı." Sesi memnun çıkıyordu. Harbiden ev mis gibi yemek kokuyordu. "Gitmeden elinden yerim artık." diye devam etti Yağız yüzündeki sırıtmayla.

"Kendin ye pezevenk."

Çınar mutfağa doğru geçerken Yağız kendi ayakkabılarını çıkarttı. Sonra benimkilerini çıkartmak için eğildi. Kolunu benden ayırınca yaz havasının ortasında üşüme hissi geldi. Destek almak için sağ kolumu eğilen adamın omzuna koydum. Şuan babasına ayakkabı çıkartan küçük veletler gibiydim.

Bir çocuk gibi..

İşini bitirdikten sonra doğrulup yüzünü benim yüzüme yaklaştırdı.

"Daha iyisini değil mi?" diye sordu teyit etmek için. Olumlu anlamda kafamı salladım. Nefesi suratıma çarpıyordu.

"Yanımda olduğun için daha iyiyim." yüzünde sahici bir tebessüm oluştu ve sağlam kolumu nazikçe sıvazladı.

"Ben bir elimi yüzümü yıkayım," dedim lavaboya ilerlerken. Kısaca onaylayıp mutfağa yöneldi.

Aynanın karşısına geçip soğuk suyla sağ elimin avcunu bir kaç kez doldurup yüzümü yıkadım. Serinlemenin verdiği rahatlıkla çıkıp mutfağa yöneldim. Bugün benim için fazlasıyla yorucu geçmişti..

Yemek kokularının buram buram yayıldığı yere girdiğimde dudaklarım kıvrıldı. Çok güzel kokuyordu ama sanırım fazla yiyemiyecektim. Köyde sürekli sabah kahvaltısı ile karnımı doyurduğum için böyle yemekler midemi bulandırıyordu. Gereğinden fazla hassas olmam sinirlerimi bozmaya başlamıştı artık.

Yağız kendine tabak çıkarırken "İyi misin? Kötü görünüyorsun." diye endişeyle konuştu. Sanırım dışarıyada belli ediyordum.

"İyiyim."

Bir süre bana öylece baktı. Ardından sandalye çekip oturdu. Bende hemen yanındaki yere yerleşince Çınar'da karşımıza geçti. Yemeğimizi yerken fazla sessizdik. Sanki ağzımızı açmamaya yeminli gibi davranıyorduk.

"Bugün size bir hâller olmuş ama anlayamadım." dedi Çınar ağzına çorbadan bir kaşık alırken. "Bilmediğimiz bir şey varsa söyleyin."

Yağız kasılan bedenimi anında hissetmiş gibi bana döndü. Öylece önümdeki yemekle oynuyordum.

"Bir şey olduğu yok kardeşim. Sen ye yemeğini." Yağız azarlar tonda konuşunca Çınar ela gözlerini kötü kötü dikti karşısındaki gence.

"Hakkımı helal etmiyorum lan."

çocuklukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin