otuz bir

3.1K 195 40
                                    

Bölüm 31: Normal bir gün

4 ay sonra;

-

Sırtımdaki çantanın uçlarından sıkıca tutarken yavaş adımlarla eve doğru yürüyorduk. İnsanlar etrafta dolaşıyor, yüksek seste konuşmayı ihmal etmiyorlardı.

Büyük bir parkın ortasına gelince güvercinlerin tek bir bölgede toplandığını gördüm. Hevesle gülümserken benimle beraber yanımda duran bedeni dürttüm.

"Yağız baksana," Kafasını telefondan kaldırıp avel avel etrafına baktı. Salak çocuk. Sabahtan beri futbol haberlerine bakıp duruyordu. Daha bir kaç dakika önce kafasını direği çarpacakken onu kolundan tutup kendime çekmiştim.

"He, ne oldu?" dedi cihazı arka cebine koyarken.

"Kuşlara diyorum," deyip elimle ilerisini gösterdim. "Çok güzeller demii?" sona doğru bilerek sesimi yükselttim.

"Tamam yavrum ne bağırıyorsun?" dedi yüzünü buruşturarak, sırıttım.

Köşede yem satan amca gözlerime ilişince tekrar koluna yapıştım ve onu kendimle beraber çekmeye başladım. Hepsine yem vermek istiyordum.

"Dur yavaş..." Yağız sahte bir kızgınlıkla konuşunca hızla oraya gittim. 60'lı yaşlarındaki adam kafasını kaldırıp kısık gözlerle ikimize baktı. Yaşın verdiği yorgunluk vardı sanki üzerinde.

"Yem mi alacaksınız oğlum?" diye sorduğunda kafamı sallayarak "Evet," dedim. Yanındaki poşetlerden birisini aldı ve fiyatı söyledi. Yağız hemen cebinden bir miktar kağıt para çıkardı ve ona uzattı.

Ben elime aldığım poşetle onu beklemeye başladım. Tek elimle açamıyordum.

"Hayırlı işler."

Yağız elleri cebinde yanıma gelirken bana baktı bir süre. Çocuk gibi elimdeki paketi ona uzatınca gülerek aldı. Kaşlarımı çatmış, mavi gözlerim haylazca parlıyordu.

"Bakma şöyle." dedi dudaklarını birbirine bastırarak. Sadece biz olsak kahkaha atacaktı büyük ihtimal.

Son bir kaç ayda o kadar çok değişmiştiki... Her geçen gün birbirimize daha çok yakınlaşıyorduk. Artık onu her gördüğümde yanına gidip her yerini öpmek, saatlerce sarılmak istiyordum.

"Bak hala bakıyorsun.."diye mırıldandığında biraz geri çekildim. Ama Yağız insanları umursadığı için böyle demiyordu. Bazenleri dayanamayıp direk dudağıma gömüldüğü içindi. Artık utanmayı bile bırakmıştım.

Benim yanıma geldi ve her zamanki gibi kolunun altına sıkıca çekti. Kulağıma eğildiği zaman aşk dolu gözlerle baktım ona.

"Hiç bir şeyin daha iyisini istemiyorum. Arkadaş, kardeş.. seninle mutlu olmak yetiyor. Bunu fark ettim." Poşeti açıp bana uzattığında söylediği her bir kelime kalbime yol aldı. Sağ elimle biraz avcuma yem aldım ve güvercinlerin oraya attım. Bir kaçı havaya uçuşurken geriye kalanı yemlerin üstüne gitti.

Biraz daha parkta durduktan sonra hava kararmaya başlayınca ikimizde eve doğru yol aldık. Gözlerim gün batımına ilişti, çok güzeldi...

Sonunda mutluydum.

.

.

.

Mekandan çıktım ve yavaş adımlarla durağın oraya doğru ilerledim. Dolmuşu beklerkende bir o kadar sakindim. Son bir kaç aydır üzerime düşen sakinlik hem korkunç, hem de acınasıydı. Ama bu kimsenin suçu değildi.

çocuklukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin