otuz iki

2.8K 185 21
                                    

Bölüm 32: Karlı gün

-

Kalçamın üzerine sertçe düşerken derin derin nefeslendim. Sonunda kar yağmaya başlamıştı ve Yağız ile Elif'i büyük uğraşlar sonucu çıkartmaya ikna edebilmiştim. Sıcak yataklarından alıkoymuştum onları ama unutmuşa benziyorlardı. Şimdide parkın orada çocuklar ile oyun oynuyorduk.

Bir kaç çocuk benim yerde yatmamdan faydalanıp üzerime kar topu atmaya başlayınca yüzümü zorla tek elimle kapatarak "Yağız!" diye bağırdım. Tek kişide değillerdi.

Yağız hemen yanda kafasını bana çevirip "Kadir'im.." diye koşmaya başladı. Halimden dolayı bu duruma kesik kesik güldüm.

Yerden kocaman bir kar topu alıp yandaki çocuğun yüzüne atınca Arda uzaktan "Yağız amca oha oha!" diye bağırdı.

"Amcana başlatma velet!"

Yağız sahte bir kızgınlıkla ona bağırırken Arda korkup karın içinde bata çıka öbürlerinin yanına koştu. Elimle destek alarak yerden doğruldum. Burnumun ucu kızarmış, nefes nefese kalmıştım.

"Kadir iyi misin?" dedi endişeyle. Afallayarak ona döndüm. Sanki kafama silah dayamışlar gibi konuşuyordu.

Cevap vermeyip yerden biraz elime kar avuçladım ve hepsini onun yüzüne attım. Yağız yüzünü kapatırken biraz daha alıp sırıtarak yüzüne sürer gibi yaptım.

"Ya Kadir yaa..." deyip geri kaçmak yerine beni hızlıca kendine çekti. Sırtım sertçe onun gövdesine çarptı. Derin derin soluklanırken çırpınıp kurtulmaya çalıştım.

Yağız arkamda şeytani bir şekilde gülüp "Sikseler bırakmam.." dedi. Ağzından çıkan buharlar bana geliyordu. Kafamı yana çevirdiğimde bir elini benden çekip yerden kar almaya uzattığı zaman gözlerimi irileştirdim.

"Yağız.." dediğimde daha çok güldü. Yine şeytan modunu aktifleştiemişti psikopat.

Beni tuttuğu koluna hiç düşünmeden dişlerimi geçirdiğim zaman bir kaç saniye öylece durdu. Ardından küfür ederek geri çekildi. Bunu fırsat bilip hızla koşmaya başladım. Bir süre sonra arkamdan birisinin gelmediğini fark edince adımlarımı yavaşlatıp başımı geriye çevirdim. Yağız küskün bir çocuk gibi yerde oturduğunu, kafasını öne eğdiğini ve ısırdığım kolunu tuttuğunu gördüm. Kalp atışlarım canını yaktığım düşüncesiyle hızlanırken tekrardan karın içine gömülen ayaklarımla onun yanına koştum.

"Yağız." dedim kendi kendime

Yanına vardığımda başını kaldırıp bakmadı. Önünde diz çöküp kolumu kendime çektim. O kadar sert ısırmamıştım bile.

"Kötü kardeş.." dedi dudaklarını büzerek. Onu takmadım çünkü habire 'biz üvey kardeşiz' tarzında imalar yapıp, laf sokuyordu. Aklından geçen şeyleri düşünmek bile istemiyordum.

Kolunu açarken "Eğer kötü olduysa eve çıkıp merhem sürelim.." diye mırıldandım. Tamamen paçayı yukarı sıvadığım zaman kaşlarımı çattım. Ee turp gibiydi bu.

Mavi gözlerimi ona çevirdiğim zaman munzur bir ifadeyle sırıttığını gördüm.

"Kısasa kısas.."dedi.

Tam şuan mallığım yüzünden Allah belamı vermişti. Hızlıca beni kafamdan tutup karın içine gördüğünde yine tepinerek ondan kurtulmaya çalıştım. Ama bu sefer iyi yakalamıştı. Biz karın içinde boğuşurken uzaktan Arda "Elif ablaa, Yağız amca Kadir'i boğuyoor!" diye bağırdı. O ara Yağız tek elini benden çekip arkasını döndü.

"Lan ne amcası çocuk? Yeter be!"

Dikkati dağıldı için sağlam kolumu kaldırıp tek yetiştiği yere hızlıca vurdum. Yağız ağzından masum olmayan bir inleme kaçırırken gözleri hızlıca bana döndü. Bende şaşkındım.

Sanırım aletine vurmuştum.

.

.

.

"Oğlum bu soğukta o kadar oynanır mı?" Eslem teyze ikimizi azarlarken sağ elimi küçük leğenin içindeki sıcak suya sokmaya devam ettim. Dışarda çok fazla durduğumuz için aşırı acıyordu. Aslında böyle daha çok acıyordu ama yavaş yavaş geçiriyordu.

Yağız'a baktığımda Eslem teyzenin verdiği ıhlamuru içiyordu. Daha içeri girer girmez hapşırmaya başlamıştı. Küçük bir bebek gibi hemen hasta olmuştu.

"Hayır 19 yaşında kocaman çocuksun ne bu oynama sevdası." dediğinde Yağız homurdanarak "İstediğim zaman oynarım." dedi.

Eslem teyze kafasını iki yana sallayarak "Sen iflah olmazsın.." dedi ve odadan çıktı. Elimin acısı biraz azalmıştı. Olduğum yerde doğruldum ve yanda duran havluya ıslaklığı kuruladım. Ayağa kalkıp Yağız'ın yanına geçtim ve kendimi atarak oturdum. Yataktaydık.

Bana dönüp "Elin çok acıyor mu?" dedi, huysuzca kafamı onaylar anlamda salladığım zaman yandaki tabureye sıcak kupayı bıraktı ve bana döndü. Ben ne yapacağını beklerken elini kaldırıp benim acıyan elimi tuttu.

Karnıma ağrılar girerken avcunun içinde duran kızarmış elimi dudaklarına yaklaştırdı ve öptü. Gözleri arada bir kapalı olan odanın kapısına kayıyordu. Eğer yakalanırsak kötü olurdu.

Olduğum yerde kalçamı hararet ettirerek biraz daha yanaştım ona. Beni kafaya takmadan elimin üstünü öpmeye devam etti.

"Yerim seni." deyip öpücüklerini koluma çıkardı. Kızarmış yanaklarımı görünce öbür elini kaldırıp iki parmağının arasında et parçasını sıktı. Dudaklarım büzülüyordu.

"Sen kilo aldın bence baya." dedi sırıtarak. Son zamanlarda gerçekten kilo almıştım. Eskisi gibi zayıf değildim ve kemiklerim fazla belli olmuyordu. Özelikle Yağız gelip geçip yanağımı sıkıp duruyordu.

"Ne yapayım zorla yemek yedirtiyorsun," diye mırıldandım. 'Ben balık etli' seviyorum diye beni kandırıyordu.. Çelimsiz olmam onun canını yakıyordu. Bunu gözlerinden görmüştüm.

"Göbeğinde çıkmış baksana." birden elini karnıma yavaşça vurunca kaşlarımı çatarak ona döndüm. Dalga geçiyordu birde.

"Oy maşallah." dedi gülerek ve eğilip tişörtümün üstünde kasıklarımın olduğu yeri öptü.

"Yağız sen çok değişiksin ha.." diye mırıldandım. İnsan tırsıyordu ister istemez. Hala o 'tanımadığım' tarafını gördüğümden emin değildim. Ama babamı öyle dövdüğü gün aklıma geldikçe tüylerim diken diken oluyordu.

Derin bir nefes verip sağ elimi kahve tutamların arasına koydum. Hala öpüp ısırıyordu. Elini yavaşça tişörtümün ucuna koydu ve sıyırdı. Bir süre üsten baktıktan sonra tekrar sıcak dudaklarını bu sefer kumral tüylerin bulunduğu yere bastırdı. Dudaklarını çekiyor ve emermiş gibi tekrar her yerimi öpüyordu. İçime çektiğim her nefeste göğsüm kabarıyor ve bununla beraber karnıma inanılmaz bir ağrı saplanıyordu.

Kafamı geriye attım ve gözlerimi kapattım.

Dudakları yavaşça yukarı doğru çıkarken göğüs uçlarıma ulaştı. Pembeleşmiş, soğuktan hafif ucu dik olan sol göğsümü ilk önce dışarı çıkarttığı dilinin ucuyla biraz oynadı. Gözlerinin benim üstümde olduğunu biliyordum. Bu yüzden daha fazla zevk alıyordum.

Olduğu yerde biraz hareketlenip yönümü değiştirdi. Omuzlarımdan ittirerek beni yatağa sırtüstü yatırdı ve bacaklarımın arasına girdi.

Göğüs ucumu ağzına alıp emmeye başladığında zevkten yüzüm hafifçe buruşmuştu. Garip hissettiryordu. Biraz daha üstüme eğildi ve erkekliğini bacak arama bastırdı. Sertleşmişti.

"Yağız, Kadir, gelin sofra hazır!" Mutfaktan buraya ulaşan gür ses ile sanki ikimizde bir rüyadan uyanmış gibi yerimizden sekip birbirimizden uzaklaştık. Gözlerimiz birbirini buldu.

Yağız kafasını iki yana sallayarak "Ulan bir gün yakalanacaz ama hangi gün." diye fısıldadı, haklıydı.

Ayağa kalktık ve üstümüzü başımızı düzelterek odadan çıktık.

çocuklukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin