Bölüm 85: Laboratuvarda
trajik anlar.Onbir'in anlatımından:
"Felç geçirirken ne olur biliyor musun? Beyne giden kan akışı kesilir. Beyindeki sinyaller öyle karman çorman olur ki zihin bazı işlevleri unutabilir.. Yemeyi, konuşmayı, yürümeyi.. Geçen yıl saldırıya uğradığında galiba senin beynindeki sinyaller de böyle karman çorman oldu. Ama felçli birinin yeniden yürümeyi öğrenmesi gibi sen de bütün gücünü geri kazanabilirsin... Becerilerin hala zihninde, sadece hatırlaman lazım." Baba birkaç tuşa bastı ve kapıyı açıp bana yer verdi.
"Laboratuvarımda ki bütün olaylar kameraya çekildi. Her başarı, her başarısızlık.. Geçmişini sadece görmen değil, tamamen baştan deneyimlemen lazım. Böylece bozulan sinyallerini düzeltebileceğimize inanıyorum. Bu gece gördüğümüz gibi bu süreç çoktan başladı." Babam televizyonu açtı ve benim ışıkları hareket ettirebilmem gözüktü. Dedikleri dehşet vericiydi.. Geçmişimi hatırlayamıyordum. Bu korkunçtu.. Onları öldürdüm mü yoksa öldürmedim mi hatırlayamıyorum.. Zihnimi çok zorluyorum ama yapamıyorum...
"Madem bunlar oldu.. Neden hatırlamıyorum?" Korkarak ona baktığımda omuzunu yavaşça kaldırıp bıraktı. Duyacaklarımdan korkuyorum.. "Hatırlamak istemiyorsun. Beyinlerimizin kötü anılardan, travmadan korunmak için savunma mekanizması vardır. Bu anıları yıllar önce derinlere gömdün.." Tanrım.. Bu olanlar o kadar ağırdı ki.. Gözyaşlarım yanaklarıma aktı. Belki de onların hepsini öldürmüştüm, ama hatırlayamıyordum...
"Baba.. Ben oradayken.. Bir şey gödüm. Kan vardı.. Çok kan vardı.." Elini omzuma koydu. "Bilinçaltından gelip zihnini işgal eden başka, daha başka bir anıydı o." Yaşlı gözlerimle ona baktım.
"Karanlık yanların var Onbir.. Geçmişinin karanlık yanları var. Bu yüzden dikkatlice ilerlemeliyiz. Adım adım, an anı. Eğer çok hızlı gidersek o karanlığın içinde kaybolabilirsin. Sen kaybolursan hepimiz kayboluruz.."
🏥🏥🏥
Blokları atarken üç numaraya gelmesi için çabalıyordum. Ama dönüp dolaşıp ya dörde ya da altıya gidiyordu. Sinirle nefes verdim. Off! Hiçbir şeyi beceremiyorum ya..
"Hedefin kaç numara?" O yanıma doğru adımladığında kalbim yine hızlı atmaya başladı. Off.. Neden yanıma gelmişti şimdi? Ona bakmayarak cevap verdim.
"Üç." Tanrım, lütfen yanıma oturmasın.. Ben böyle içimden dualar ederken oysa yanıma oturdu. Off! Beni strese sokmaktan başka bir işe yaramıyor!
"Aslında bazen.. Bir süreliğine uzaklaşmak, zihnini boşaltmak iyi gelebilir.." Onu dinlememeye çalışıp yeniden bloğu attım. Fakat sekize gelmişti. Kafamı çok karıştırıyordu! Çok garip biriydi, beni ürkütüyordu..
"Amma kararlısın! Bana birini hatırlatıyorsun. Eskiden yakından tanıdığım birini. Sence kimi?" Ona döndüm. Nereden bileyim ben be? Gülümseyip elimdeki bloğu alıp bire koydu. Kaşlarımı çattım. Bir derken? Ama öyle birisi yok ki?
"Bir mi? Babam öyle biri.."
"Yok mu dedi? Biliyorum.." Gözüyle bir yeri işaret etmesiyle oraya baktım. Bir kamera vardı. Yani... Bu ne demek şimdi? Kaşımı çatıp ona döndüm.
"Sana bir sır vereyim mi? Bazen babam doğruları söylemiyor. Bir'le yıllarca beraberdim. Burada, tam bu odada." Bazen doğruları söylemiyor mu? Bir kim ayrıca?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bella, do you copy?, Stranger Things
FanfictionHawkins Kasabası'nın biricik kız çocuğu Bella, ya da Isabella Charlotte Barnes diyelim. Kasabanın bilinen gençlerinden Alex ve Neva Barnes'ın küçük kız kardeşi, Mike'ın güvenli yeri, Dustin'in sığınağı, Max'in kankası, Eleven'ın akıl küpü, Lucas'ın...