Bölüm 55: Steve ve Robin nerede?
Bella'nın anlatımından:
Nancy 4 Temmuz gecesi nedeniyle kapalı marketin camına taş attığında camları kırıldı. Ayağıyla camları kenara ittirdiğinde içeri girdik. Max'le El'ı omuzlarımızda taşıyorduk. El'a sakin olması için kolunu yavaşça okşadım. Bacağı çok acıyor olmalıydı ki sürekli homurdanıp inliyordu. Nancy ve Jonathan'ı takip ederken yardım malzemeleri olan reyona geldik.
"Pekala.. Onu oturtun." Nancy'nin dediğiyle Max'le El'ı yere oturttuk. El acıyla inlediğinde onun önünde eğildim.
"Tamam, bir bakayım.." Nancy yavaşça El'ın bacağındaki eşofmanını sıyırdı. Siktir! Bu da ne lan böyle? Yuvarlak bir kabuk bağlamıştı ve etrafı kanla kaplıyken hâla akmaya devam ediyordu. Lanet olsun.. Kızın ayağı çok kötü olmuştu.
"Lanet olsun.." Mırıldandığımda El acıdan inledi. Nancy pamuğa tentürdiyot sıktığında Max korkuyla ona baktı.
"Ne.. Ne yapıyorsun?" Ha? Nancy onun ani hareketi ve kekelemesiyle ona baktı. "Yarayı temizliyorum?" Max hızlıca kafasını olumsuz anlamda salladı.
"Hayır. Önce kanamayı durdurmalı, sonra temizleyip dezenfekte edip sarmalıyız." Nancy ona boş boş baktığında Max yapma ama der gibi kafasını salladı. Haklı! Bir kere onun kaykayında dengemi kaybedip düştüğümde dizime aynı şekilde o pansuman yapmıştı.
"Ben kaykaycıyım, bana güvenin. Mike şunu tut." Mike Max'in verdiği peçeteyi El'ın yarasına koyduğunda ona baktı.
"Sıkı sıkı bastır tamam mı? Su ve sabun lazım.."
"Pekala.." Jonathan ve Nancy hızla ayağa kalktığında ara koridora doğru ilerlediler. Yanı başımda gümbürtü sesi duymamla hemen arkamı döndüm. Max'te aynı şeyi yaptığında, çantasını yere boşaltıp umutla bize bakan Lucas ve Will'a anlamsızca baktık. Ne yapıyorlar ya?
"Bunlar işe yarar mı?" Telsiz, şekerleme ve sakız? Kızın yarasına yapışsın diye sakız koymayacağız herhalde!
"Hayır, bir bez ve kase getirin." Lucas kaşlarını çattı.
"Kase mi?" Max sertçe ona baktı. "Lucas!" Lucas'ın yüzü katılaştığında Will anlamamışça yüzünü buruşturdu.
"Ama kase ne alaka?" Tanrım! Bir şey biliyoruz da konuşuyoruz burada! Ona sertçe baktım.
"Will!" İkiside korkmuş gözlerle hemen yanımızdan ayrıldıklarında gözlerimi devirdim.
Nancy'nin anlatımından:
"Hastanede gördüğümüzden.. Ama bu daha büyüğü."
"Evet, büyük. Tom ve Bruce birleşip tek oldular.. Öyle değil mi? Driscoll kaynağa dönmesi gerektiğini söylüyordu." Dur! Jonathan'ın dediği şeyle yerimde durup ona baktım.
"Bekle.. Sence Driscoll o şeyin içinde mi?" Belli belirsiz omuzlarını silkti.
"Belki de.. Belki Heather ve Janet'de. Tanrı bilir başka kim var.. Bu şeyi nasıl öldürürüz bilmiyorum, fakat eğer öldürürsek.."
"Tüm zihni çalınanlar ölür." Umarım..
"Ve bu işi bitiririz. Tek bildiğimiz El'a ihtiyacımız olduğu.."
Bella'nın anlatımından:
"Sence bu yaptığımız doğru mu? Yani Billy'nin ölmesi?" Bilemiyorum.. Koridorda yürürken Max'e baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bella, do you copy?, Stranger Things
FanficHawkins Kasabası'nın biricik kız çocuğu Bella, ya da Isabella Charlotte Barnes diyelim. Kasabanın bilinen gençlerinden Alex ve Neva Barnes'ın küçük kız kardeşi, Mike'ın güvenli yeri, Dustin'in sığınağı, Max'in kankası, Eleven'ın akıl küpü, Lucas'ın...