Stranger Things'te ki en güldüğüm
sahnelerden biri olabilir..Bölüm 47: Vişneli Slurpee.
Hopper'ın anlatımından:
Arabayı yeniden Murray'ın deposunun önünde durduğumda; kemerimi çıkartıp anahtarla arabayı kapattıktan sonra yan koltukta ki Burger King poşetlerini alıp arabadan çıktım. Hepimiz sabahtan beri hayvan gibi açtık ve bay Aleksey'in de (!) Slurpee'sini almak için benim gitmem gerekmişti. Zili çaldığımda Murray yine kısa sorgusuyla zaten sinirli olan kafamı iyice bozmuş, ben daha fazla bağırmadan beni içeri almıştı. Poşettekileri masaya koydum.
"Evet.. Burada iki Whopper, ekstra ketçap, büyük boy patates, iki paket kırmızı Marlboro ve bir tane de ekstra Büyük Slurpee var." Aleksey Slurpee'yi görünce heyecanlanla dikleştiğinde poşetten kendi hamburgerimi alıp Joyce'un yanına oturdum. Alexander kolasından bir yudum aldığında bize döndü. Hamburgerden bir ısırık aldım. Hah.. Bir 7-Eleven etmez.
"Bu arada.. Burger King 7-Eleven'ın eline su dökemez."
"Hiç döker demedim." Murray sırıttığında hamburgerimden bir ısırık daha aldım.
"Tekrar deneyelim.." Joyce kafasını salladığında nefesini verip Aleksey'e döndü. "Aleksey, jenaretörler neye enerji sağlıyor?" Ha.. Boşuna bizi kandırmaya da çalışmasın. Murray'a döndüm.
"Starcourt Alışveriş Merkezi olmadığını bildiğimizi ve bize bunu inandırmaktan vazgeçebileceğini söyle." Murray kafasını sallayıp Smirnoff'a döndü.
"Üzerinde çalıştığın jeneratörler neye enerji sağlıyor? Bunun alışveriş merkezi olmadığını biliyoruz." Murray Smirnoff'a rusça bir şeyler dediğinde Smirnoff yüzünü ekşiterek içtiği şeyi tükürdü. Ne oldu şimdi ya? Anlamsızca ona baktım.
"Bunun tadı çilekli! Bok gibi!" Ne dedi bu ya? Kaşlarımı çattım. "Ne dedi?" Murray'a baktım. Ne boku beğenmemişti yine bu? Murray her bir cümlesini dişlerini gösterip sırıtarak söylüyordu ve bu benim sinirlerimi bozuyor!
"Bunun tadı çilekli." Efendim? Çilekli derken? "Pardon?" Murray sırıttığında anlamsızca bakındım.
"Slurpee'si çilekli." Ee? Ne olmuş çilekliyse? "Yani?" Ona sertçe baktığımda Alex oturduğu koltukta eğilip bakındı.
"Jim.. Adam vişneli istemişti." Joyce bana fısıldadığında anlamamışça kaşımı çattım. Yani? Ne yapabilirim? Vişneli olması ne fark eder amına koyayım? Aldım işte!
"Vişneli kalmamıştı, yoktu. Ayrıca önemi yok, çünkü hepsinin tadı ayn. Tamam mı?" Ağzım doluyken sinirle konuştum. Bu aptal benim sinirlerimi bozuyor! Murray'a baktım. "Buzlu şeker. Ona söyle."
"Ne söyleyeyim?" Hay ağzına sıçayım! Delireceğim! Söyle işte! "Tadlarının aynı olduğunu söyle!" Sinirle bağırdığımda Murray nefesini verip yeniden ona baktı. Sakin olmalıyım, sakin.. Bir şey yok.. Elbet yola gelecek.
"Hepsi aynı, buzlu şeker. Fark yok." Murray geri ona döndüğünde gözümü ona diktim. Smirnoff bana baktığında omuzunu silkip televizyona döndü.
"O aptal adama söyle.. En ufak benzerlik bile yok. Vişneli istedim, bekliyorum." Murray bana baktı. "Saygı duyuyor ve katılmıyor. Alakası yokmuş ve vişneli istiyormuş." Demek öyle ha? Pekala.. Smirnoff o sırada küçük televizyondaki çizgi filmi izleyip gülüyordu. Birazdan daha çok gülecek..
"Öyle mi? Ona söyle, bunu unutsun." Murray yeniden Aleksey'e döndü. "Vişnesiz idare edecekmişsin." Smirnoff aptalı yeniden omuzunu silkti.
"Vişne yoksa anlaşma da yok." Smirnoff gözünü televizyondan çekmeden konuştuğunda Murray bana döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bella, do you copy?, Stranger Things
FanficHawkins Kasabası'nın biricik kız çocuğu Bella, ya da Isabella Charlotte Barnes diyelim. Kasabanın bilinen gençlerinden Alex ve Neva Barnes'ın küçük kız kardeşi, Mike'ın güvenli yeri, Dustin'in sığınağı, Max'in kankası, Eleven'ın akıl küpü, Lucas'ın...