DÜĞÜN DAVETİYESİ

516 34 86
                                    


Azerin Ağzından..

Şaşkınca yüzüme baktılar. Kararlılıkla önlerinde durdum. Selim elinde ki davetiyeyi açıp baktı. Gözleri doldu. Başını kaldırıp yüzüme baktı. Kendine gelince yanıma gelip yakama yapıştı.

Hiçbir şey yapmadım. Tepkisiz kaldım. Öfkeyle yüzüme baktı. Gözlerinde ki üzüntüyü fark etmemek de mümkün değil tabi. Salih geldi yanımıza. Ayırmaya çalıştı.

Selim:Bırak lan kızımı! Dokunma sakın ona! Al silahını çek vur beni! Ama kızıma dokunma!
Salih:Selim bırak! Selim Karacaya da zarar veriyorsun bırak!
Selim:Kızım bu şerefsizin elinde Salih! Nasıl bırakayım?

Zorda olsa aldı Selimi üstümden. Yamaca döndüm. Bir adım öne gelip yerdeki davetiyeyi eline aldı. Sonra da gözümün önünde yırttı. Gözlerini gözlerime dikti.

Yamaç:Böyle bir şey asla olmayacak! Hayal kurma Azer Kurtuluş. Karaca sana asla evet demez.
Azer:Valla evlilik teklifinin büyüsüne kapıldı herhalde. Haykırdı evet diye. Ama sen bilirsin yine de.
Yamaç:Uyduruyorsun. Karacaya zorla hiçbir şey yaptıramazsın. En kısa zamanda alacağım senden yiğenimi.
Azer:Kardeşimi geri ver yiğenini kendi ellerimle getireyim sana.
Yamaç:O dediğin asla olmaz.
Azer:Düğünümüze bekliyorum o zaman.

Arkamı döndüm. Arabaya ilerlerken duyduğum metalik sesle durdum. Yamaca döndüm. Elinde ki silahı bana doğrulmuş bekliyordu. Vücudumu tamamen ona doğru döndürdüm.

Azer:Bir silahı belinden alıp birine karşı çektiysen sıkmadan da bırakmayacağını öğrenmişsindir herhalde.
Yamaç:Merak etme ilk öğrendiğim şey oydu.
Azer:Güzel. Ama bak şu detayı unutma. Bana gelen en ufak zarar Karacaya misliyle gider.

Elinde hafif bir titreme oldu ama indirmedi. Selim önce bana baktı. Sonra da Yamaca dönüp yanına gitti. Elinde ki silahı tutup indirdi.

Yamaç:Abi ne yapıyorsun?
Selim:Kızıma zarar gelmesini önlüyorum!
Yamaç:Buradan gittiğinde ilk işi yine de zarar vermek olucak zaten!
Azer:Beni hiç tanımamışsın Yamaç. Ben aileme zarar gelmesini önlerim. Her ne olursa olsun. Hele ki de karımı. Kalbim gibi korurum sen merak etme.

Tebessüm ettim. Hepsi sinirden kudururken arabaya bindim. Aklım Karaca da kaldı. Koruma açmadı telefonunu. Başlarına bir şey gelmiş olamaz herhalde. Çukurdan çıktım. Tekrar aradım korumayı. Yine açmadı. Dağ evinin yoluna döndüm.

Tekrar tekrar aradım. Tam telefonu kapatırken açıldı. Usulca bir nefes alıp öfkeyle konuştum.

Azer:Nerdesiniz lan siz! Niye bakmıyorsunuz telefona!
Koruma:Abi kusura bakma arabada kalmış telefon.
Azer:Oraya bir geleyim sokucam seni o arabaya!

Sabır çekip kapattım telefonu. Korumaya kızmaktan Karacayı da soramadım. Aman ne yapıyorsa yapsın. Oradan kaçamaz o kesin. Gerisi de beni ilgilendirmez. Çukurda öyle demiyordun ama karım falan. Kendi kendimle dalga geçiyorum ya valla iyi değilim.

Dağ evine gelince arabayı durdurdum. İnince koruma yanıma geldi hemen. Mahçup baktı yüzüme. Başımla selam verdim hepsine.

Azer:Ne yapıyor kız?
Koruma:Bilmiyoruz abi. Sen içeri girmeyin deyince. Sesi de çıkmadı sen gittiğinden beri.

Başımı salladım. Aslında ben bağırmış hatta oraları yıkmıştır dedim ama. Var bu işte bir şey. Eve girdim yavaşça. Ses yok. Etrafa baktım. Üst kata çıkmış olabilir mi acaba? Surada oturamadın mı be kızım ya? Illa aratıyorsun. Merdivene ilerledim ama mutfaktan gelen sesi duyunca durup oraya döndüm. Sessizce girdim içeri.

GİZLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin