ADANA-İSTANBUL

281 27 30
                                    

Azerin Ağzından..

Telefon yüzüme kapanınca öylece kaldım. Aferin bana. Koca bir aferin. Karımı toprağın altına koymadım ama kendi ellerimle kaybettim onu. Bizzat da ben yaptım. Sorduğu soru geldi aklıma.

Her zorlukta ilk benden mi vazgeçeceksin?

Asla. Asla vazgeçmem. Ama gözümün önünde bu kadar kayıp vermişken..korktum işte. Ona da bir şey olmasına dayanamam. Yılmaz geldi yanıma. Ona döndüm.

Azer:Nereye bırakmıştın Karacayı?
Yılmaz:Havaalanına abi.
Azer:Gitmiş..İstanbul'a..
Yılmaz:Niye gitmesin abi? Mezarlıkta dediklerini hatırlıyor musun? Kendi ağzınla git dedin. Bağırdın çağırdın. Normal değil mi sence?
Azer:Yüzüme vurma Yılmaz. Hatamın farkındayım. Ama biraz da beni anla lan. Kardeşlerimizi aldılar oğlum. Biz daha doğmamış yiğenimizi gömdük.
Yılmaz:Ben seni anlıyorum abi. Hatta en iyi ben anlıyorum. Ama sen sürekli Karacayı elinin tersiyle itiyorsun. O kız senin karın ailen.
Azer:Biliyorum..o da ölmesin istedim ben. Yanımdaki herkesi öldürüyorlar. Bana da bakmak düşüyor ona da zarar gelmesin istedim. Tek göz yaşına dayanamıyorum oğlum ben onun. Ya canını yakarlarsa benim yüzümden?

Bir şey demedi. Manzaraya baktı. Oturdum koltuğa. Başımı ellerimin arasına aldım. Bundan sonra ne olur bilmiyorum ben kendimi affettirebilir miyim..bilmiyorum.

İstanbul'a dönmem lazım. Ama cenaze evi olunca burayı da bırakamıyorum. Yılmaz yanıma oturdu.

Yılmaz:Karaca İstanbul'a dönmüş dedin dimi?
Azer:Kendi söyledi.
Yılmaz:Sizin evde kimse yokmuş.
Azer:Lan oğlum mal mısın sen? Git dedim kıza kalbini kırdım. Bizim eve mi gider sence?
Yılmaz:Doğru ya. Ben o zaman çukura göndereyim adamları. Ordadır herhalde.

Olmasını en istemediğim yerde. Aklını kullanaydın da bırakmasaydın karını Azer. Git dedin kızın yüzüne yüzüne.

Azer:Böyle olmaktan bıktım lan ben.
Yılmaz:Nasıl olmaktan?
Azer:Sürekli sevdiğim insanlar için korkmaktan bıktım. Toptan İstanbul'u yakacağım en sonunda o olucak. Sürüyle adam öldürdüm lan ben iki günde. Yine kim geldi bulaştı bize anlamıyorum ki.
Yılmaz:Abi hani bir gün konuştuk ya senle..işte silahı bıraksak-
Azer:O konuşma değildi Yılmaz. Hayal kurmaydı sadece.
Yılmaz:Niye abi? Bak yarın bir gün sizin çocuklarınız olucak inşallah. Belki ben aile kuracağım. Onlar için bıraksak? En azından onların geleceğini tehlikeye atmasak?
Azer:Sen unuttun herhalde son olanları?
Sen inanıyor musun oğlum gerçekten bir anda bu alemden çıkabileceğini? Şu silah var ya şu. Bunu değil elinden belinden alıp yere koyduğun anı bile göstermezler sana. Bir bakmışsın ölmüşsün anladın mı?

Kafasını salladı. Kaç yıldır bu işleri yapıyoruz. Tabiki o kadar kolay değil bırakmak. He istemez miydim..tabiki isterdim. Karım çocuklarım rahatça uyusun diye isterdim.

Usulca bir nefes aldım. Annem çıktı evden. Yanımıza geldi. Gözleri kızarmış ağlamaktan. Ne diyeyim ki? Oturdu yanımıza. Bana döndü.

Fadik:Altı yıl kızımın hasretini çektim. Okusun dedim..okusun doktor olsun. Oldu da. Tam dedim kavuşuyorum yavruma. Bir baktım evlenmiş. Olsun dedim nolursa olsun o benim kızım. Sonra sen girdin araya benim yıllarca hasret kaldığım kızıma bir de senin yüzünden uzak kaldım.

Gözümden düşen yaşla başımı önüme eğdim. Neden yaptığımı çok iyi biliyorum. Normal bir zaman olsa savunurdum. Ama kardeşim öldü..bunların bir önemi kalmadı artık.

Fadik:Affetmek bu kadar zor muydu bilmiyorum oğlum? Sen büyüttüm Hazalı. Bir kere bile kalbini kırmadın elini kaldırmadın. Okusun diye en çok sen durdum arkasında. Yanlış bir karar verdiğinde niye sürekli elinin tersiyle ittin? Neden elini tutmadın?
Azer:Anne..sen Hazalın ölümü için bir suçlu arıyorsun belli. Çıkar benden bütün içindeki öfkeyi kırgınlığı. Ben sadece kardeşimin iyiliğini istedim. Bize zarar verdiğini sandığım adamla evlenmişti çünkü o. Ona da zarar verir diye korktum.
Fadik:Bize zararı Karaca vermiş ama. Ama noldu dayanamadın. Bir ay bile dayanamadın onsuzluğa. Kardeşin aylardır yanımızda yoktu. Ona nasıl dayandın?
Azer:Ne istiyorsun anne benden? Ne yapmamı istiyorsun?

GİZLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin