BARS'tan
•Dün gece"Biliyor musun," dedi, yorgunluk akan sesiyle. Uyumak için can atan ruhu yüzünden içten içe bana sövdüğüne emindim. "Neyi?" diye sordum yanağını öpmeye devam ederken. Sadece öpmek değildi elbette ama genel anlamda öpmekti.
"İlk defa yanak fetişi olan biriyle karşılaştım."
İrkildim.
Yanak fetişimin olduğunu düşünmüyordum. Cevap vermek için dudaklarımı araladığımda fırsat vermedi. Küçük elleriyle yanaklarımı sarıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı.
Tombul tatlı dudaklarına öncelik verdim.
O kadar narin öpüyordu ki gülmeden edemedim. Sabahtan beri onu tüketmiştim ama hâlâ seksi öğretememiştim. Öpüş şekli hoşuma gittiği için bölmedim, aksine dudaklarımı daha çok aralayıp ona daha fazla imkan sundum. İleri gidip dilini dilime değdirdi.
Bir insanın dili bile yumuşak olur muydu?
Onun öyleydi.
Sanki kadife bir kumaş parçası tenime değip geçiyormuş gibi hissettim. Dilimde tatlı bir tını bırakırken elleriyle yüzümü daha sıkı kavradı.
Dayanamadım, karşılık verdim.
Alt dudağını öptüm önce, sindire sindire. Heyecanlanmış olacak ki ellerini çekti. Çarşafı sıktığına adım kadar emdindim çünkü sıra bana geldiğinde hep böyle yapıyordu. Nedenini bilmiyordum, belki bu onu daha da heyecanlandırıyordu.
Belki de sadece yüzümü çizmek istemiyordu.
Dilim diliyle bir iç savaş gerçekleştirmeye başladığında buna ikimizde gülüp, öpüşmeyi kesmiştik.
Bu sefer onun diğer yanağına yöneldim. Elini saçıma atıp okşamaya başladı.
"Uykum var," dedi homurdanarak. "Hem de çok." diye eklemeyi unutmadı.
'Sen uyu, benim işim var' desem ayıp etmiş olur muydum? Sonuçta onun yanaklarıydı işim.
"Baksana, gerçekten uykum var!" diyip sitem ettiğinde uzaklaşmam gerektiğini yine anlamadım. "Hey, kime diyorum?" dedi, saçlarımı çekiştirerek. Yine duymamazlıktan geldim ve yanağına dişlerimi geçirdim yavaşça.
"Sinekler bile daha sert ısırıyor." dedi, dalga geçer bir tonda; güldüm, güldü.
"Neden alkol içtin?" diye yepyeni bir konu açtı. Dudaklarımı yanağından çektim ve yüzüne baktım. Lanet girsin ki gördüğüm tek şey karanlıktı. Elimi kaldırıp, yüzünde gezdirdim. Önce tombul yanaklarını, oradan dolgun tatlı dudaklarını, oradan fındık kadar burnunu, oradan ise kaşlarını buldum.
"Ciddi ciddi konuşmak için göz göze gelmeyi bekliyorsan işin zor gibi koca adam." dedi, güldüm, haklıydı.
"Sadece biraz kafa dağıtmaya ihtiyacım vardı." dediğimde saçlarımı okşamaya devam etti. Ağırlığımın hepsini vücuduna bırakırsam ölebilirdi, biliyorum ama bırakasım da gelmedi desem yalan olur. Ölsün diye değildi bu arzum.
Az kenara kaydım, gözlerimi kapatıp yüzümü boynuna gömdüm. Saçımla oynamaya başladı.
"İçki güzel bir yöntem olmasa gerek." dedi, onaylayan mırıltılar çıkardım. Haklıydı, değildi ama yine de ihtiyaç duymuştum.
"Ot filan çekseydin ya. O daha iyi kafa yapıyor." diyip kınar tonda konuştuğunda şaşkınca yukarı baktım.
Muhtelemen şu an çenesiyle yüz yüzeydim. Ha birde yüzüme çarpan saçları vardı. Evet, saçları. Kokusu tanıdıktı ama tam çıkaramıyordum.
"Ot mu?" dedim yeni duymuşçasına.
"Ot." dedi bir kez daha. Hâlâ cevabının arkasında olmasına şaşırdım. Dönüp boynunda yatmaya devam ettiğimde burnumu tenine daha da yasladım. Kokusu iç gıcıklatıyordu.
"Bizim oralarda bir söz vardır, genç." dedi, bilinci gitgelliydi farkındaydım. Muhtelemen yorulduğu için kafası benimkinden daha güzeldi. "Dostunu alkol yapan derdini ota anla..." diyemeden sustu.
Sözün manası saçma geldiği için güldüm.
Saçlarımda asılı kalan eli eşliğinde gözlerimi yumduğumda telefonumun çaldığını duydum. Yerdeki pantolonumdaydı yüksek ihtimalle.
Umursamadım, uykunun kollarına bıraktım kendimi. Ta ki üçüncü arayışa kadar. En sonunda baktım böyle olmayacak kalktım yerden pantolonu aldım, cebinden telefonu çıkardım. Arayanın Sarışın'ın annesi olduğunu görünce kaşlarım çatıldı. Saat gecenin beşiydi.
Ne alakaydı?
Aramayı onaylayıp kulağıma dayadım telefonu. Dayamamla telaşlı sesini duymam bir olmuştu.
"Ah, oğlum Bars.." diye başladı konuşmasına. Oğlum demesiyle yüzüm buruşsada devam etmesi için "Bir şey mi oldu? Neden bu kadar kötü geliyor sesiniz?" dedim.
"Tuana sen gittikten birkaç dakika sonra evden çıkmıştı. Aradım ama ulaşamadım. Sonra son dakika haberi diye kanallara düştü, kaza yapmış arabasıyla." dedi ağlayarak.
Ben bir şey diyemeden "dıt dıt dıt" sesi geldi telefondan. Güç tuşuna bakıp ekranı kararttım ve ayağı kalktım. Üstümü giyinmeye başladım.
Bazen güzel anların bir kötü haberle yıkılmasına aşırı sinir oluyordum. Saatler sonra olacakları bilseydim bu odadan muhtemelen çıkmazdım.
•
Siz: Sen ciddi misin?
Siz: Tek açıklaman bu mu yani?
Sarışın: Dediğim gibi, bir yere yetişmem gerekiyordu bende motosikletçinin biriyle arabamı değiş tokuş yaptım.
Sarışın: Kaza yaptıysa bu benim suçum mu?
Siz: İşin ölüm kalım meselesi olmadığına göre evet, senin suçun Sarışın.
Sarışın: İşim tam olarakta ölüm kalım meselesiydi. Sen anlamazsın ama öyleydi.