Bars'tan
İt herif: Sen içmeye devam et ben gelirim beş dakikaya, beni bekleme. (00.06)
İt herif: Bu arada evi çok merak ediyorum lan. O kadar ısrarlarıma rağmen benim evimi yapmadın. Eminim yine çok güzel şeyler başarmışsındır.
Bardaktaki son yudumları da içip, masaya koydum. Elime telefonumu aldım, Tunç mesaj atmış mı diye bakındım. Atmamıştı.
Siz: Öldün mü? (00.37)
İt herif: İki dakikaya oradayım.
Yazdığını okuyup yüzümü buruşturdum.
Üç dakikası otuz dakikada geçtiyse, iki dakikası yirmi dakikaya eşitti. Yere eğildim ve bir dolu şişeyi daha açtım. Başarımı normalde yalnız kutlamayı seviyordum ama Tunç bir anda bodoslama girince gelme diyememiştim. Zaten geleceği de yoktu.
Şişeyi bardağa hizalarak bardağı azıcık doldurdum. Şişeyi yere geri koyarken bardakla birlikte arkama yaslandım.
Salonda, üçlü koltukta oturuyordum.
İnsan çizdiği duvarların yapılı olduğunu gördükçe mutlu oluyordu. Dudaklarımda duvarların verdiği hazla bir gülümseme peydah olduğu esnada zil çaldı.
Tunç gelmişti.
Bardağı dikleyip, masaya öyle bıraktım. Ayağı kalkar kalkmaz ufak sendelesemde duruşumu bozmadım. Dengemi tutturduğumda kapıya doğru ilerlemeye başladım. Zil bir kere daha çaldı ve bir kere daha.
Kapının kolunu indirdim, kendime çektim.
Tunç malı karşımda otuz iki dış sırıtıyordu.
"Selam," dememe kalmadan bana doğru gelip elleriyle gözlerimi kapadı. "Ne oluyor lan?" diye bağırdım.
"Kardeşim ufak bir işim var," dedi, ellerini gözlerimden indirmiyordu. İttirmeye çalıştığım sırada yanımdan bir kıkırtı yükseldi. Bu gülüşü tanıyordum. Aklıma gelen ihtimalle sabit durduğumda Tunç ahmağı ona yönelik konuştu. "Lambayı kapat lambayı."
"Ne oluyor?" diye tekrar sorduğumda Tunç yine duymamazlıktan geldi. Işık kapanmış olacak ki ellerini gözümden çekip omuzlarıma yerleştirdi ve yüzüme baktı. "Aklımdan bir sayı tuttum, tahmin et." dedi.
"Beş." dedim. "Senin kafa gitmiş, sarhoşsun." diyerek başını onaylamaz anlamda salladı. Ne olduğunu az buçuk anlamıştım ama yine de tam oturtamıyordum.
"Neden burada?" dedim, sakin bir sesle. Tunç yüzünü buruşturdu ve kınar gibi baktı. "Biraz daha vakit geçirebilirdik, diyen sendin dostum." dedi. Arkama baktı sonra, ona bakıyordu sanırım. "Perdeleri iyi çektin mi?" diye sordu. Arkadan onaylayan mırıltılar yükseldiğinde Tunç gülümsedi.
"Bu kız aşırı kafa dengi, mutfaktan kuruvasan bile almış onu yiyor. Manyak ya." diyip, gülümsemesini genişlettiğinde arkama dönmek için hareket etmeye çalıştım.
Çalıştım diyorum çünkü Tunç bırakmadı.
"Bak kardeşim," dedi gözlerimin içine bakarak. Arkasında bahçe, bahçede aydınlatma olduğu için onu rahatlıkla görebiliyordum. "Ne var?" dercesine yüzüne baktığımda bu gece tekrar kendimden şüphe ettirecek o konuşmayı yaptı.
"O senin üvey kardeşin filan değil. Bunu unut ve hayal etmeyi kes, güzel bir şey değil. Hem sen üvey kardeşinle gerçektende yatakta anlaşabileceğini filan mı düşünüyorsun? Saçmalık." dedi. Bütün konuşmasını kısık bir sesle yapmıştı. Öyle ki yanak yuvası bizi duymak için arkama yaklaştı ve dinlemeye başladı.
Tunç o gelince susmuştu.
Ellerini omuzlarımdan çekip geri gitmemi işaret etti. Arkamdaki de benimle birlikte geri gitti. Tunç yüzümüze kapıyı kapattığında yanak yuvası önüme geçip boynuma sarıldı.
"Sevişmeyi özledim." dedi.
Tek sarhoşun ben olmadığımı sarılınca anladım. En az benim kadar alkol kokuyordu.