•Tunç'tan
"Niye öyle kınar gibi bakıyorsun, güzellik?" dedim, masum ayaklarına yatarak. "Sen hiç sıfırdan aşk üretmedin mi?"
"Sıfırdan aşk?" diye sordu, elindeki viskiyi fondipleyip. Bu dünya üzerinde kararlarımla dalga geçmeyecek tek insan olduğu için rahattım. Bana doğru eğildiğinde gözüm göğüs dekoltesine kaydı.
Etrafıma bakındım kimse ona bakıyor mu diye, barmeni gördüm bir tek, ona da önüne dönmesini işaret ettim."Bence sen," dedi, sır verir gibi. Müzik sesi gereksiz yüksek olduğu için tam duymak adına ona yaklaştım. Geri çekilmedi, aksine kulağıma konuşmaya devam etti. "Yasak aşk kavramına tapıyorsun." diyerek geri çekildiğinde ben hâlâ kalan kokusunu solumakla meşguldüm.
"Ben liseye yeni geçtiğimde, sonların her köşede senin dedikodunu yaptıklarını duyuyordum. Sadece onlar da değil hocalarda konuşurdu seni. Profesörlere eşlerini aldatmaları konusunda yardım ediyormuşsun. Seninle tanışana kadar bunların efsane olduğuna inandım." diye uzun uzun anlattığında geri çekildim. Arkamı duvara yaslayıp başımı olumlu anlamda salladım devam etmesi için
Etti de.
Anlattı o yılları; düşündüklerini, hissettiklerini, beni, kendini, arkadaşlığımızı anlattı. Bara artık yılda bir -şanslıysam iki- uğradığı için sözünü kesmedim. Bir daha ne zaman göreceğim meçhuldü.
Dakikalar o kadar hızlı geçiriyordu ki konu tekrar ne ara Bars ve Tuana'ya geldi bilmiyordum.
Normalde saatler ilerledikçe bar boğucu bir hâle gelmeye başlardı, bugün öyle de bir şey olmadı. Önüne düşen dalgalı saçlarını eliyle toplayıp sırtına attı ve Bars'ın düştüğü duruma gülerek viski bardağına uzandı.
"Bence kesinlikle seviştiği kişinin üvey kardeşi olduğunu fark edince gelip yüzünü dağıtacak." diyip, bardağı kavradı. Çok içtiği için elimi elinin üstüne sardım.
"Artık içmesen mi?" diye onu uyardım ama o, her daim parıldayan koyu kahve gözlerini kısıp bana düşmanıymışım gibi baktı. Elimi ateşe değmiş gibi geri çektiğimde bardağı aldı ve tek dikişte içti.
Tanrı onu o kadar kusursuz yaratmıştı ki yüzünü buruştursa bile dünyanın en güzel kadını olmaya devam ediyordu.
Kendime gelmek için başımı sağa sola salladım. Başka şeyler düşünmeye çalıştım.
"Bence," diyip söze girdi, saniyesinde ona baktım. Hâlâ dili yanıyordu. Barmene döndüm, su vermesi için işaret verdim. Böyle durumlarda ne zaman ona "bir şeyin var mı?" diye yaklaşsam tam o an sevgilisi yanımıza uçuyordu.
Ortamda olmamasına rağmen ışınlanıyordu.
Barmen önüne su koyduğunda alıp onu da tek dikişte içti. Bu hâline ister istemez güldüğümde bacağıma yumruk atmıştı.
"Viskiler de su da kaçmıyor, Eflatun." dedim.
Bardağı serçte tezgaha vurup homurdandı. Üzerindeki elbisesine çokca viski ve su dökmüştü. Bunu geçte olsa fark etmiş olacak ki elbisesine bakıp dudaklarını büktü.
"Keşke dediğin gibi şeytan olsaydım. En azından devamlı kendimi ısıtabilirdim." diyip yerinden kalktı. Diğer tabureye attığı ceketini alıp üstüne geçirdiğinde saate baktım.
02.04
Daha çok erkendi.
"Nereye?" diye sordum refleksle kolunu tutarak. Boncuk boncuk bakan gözleriyle önce elime sonra yüzüme baktı. Tam dudaklarını aralamıştı ki hıçkırdı. Utanıp eliyle dudaklarını kapattığında gülümsedim.
"Burak bekliyordur, hem çok geç kaldım." dedi, kolunu elimden çekerek. İtiraz etmek istesemde diyebileceğim hiçbir şey olmadığı için sustum. "Kendine iyi bak." diyip yanağıma dudaklarını bastırdı.
Elimi beline yerleştirdim arkadaşça öpüşüne eşlik etmek için. Kollarını boynuma sarıp "iyi ki varsın" diye mırıldandığında gözlerimi kapadım.
Karmadan mı bilmiyordum,
Bu hayatımda yaptığım bir şeyin bedeli olarak mıydı hiç bilmiyordum,
Tek bildiğim canımın çok yandığıydı.