10.03
"Elin..." diye mırıldandım.
Bilincim yavaş yavaş açılırken ilk hissettiğim eli olmuştu. Sonra ise sırtımı yasladığım göğsü. Öylesine sıkı sarılmıştı ki gözlerimi araladığım gibi üstümüze baktım.
Arkamda kalan koca adamın büyük eli çarşafın altında kalıyordu. Diğer eli ise başımın altından geçmiş, yastığımda gelişigüzel duruyordu. Pekâlâ, fazla tahrik ediciydi.
Elimi çarşafın altına attım ve elinin üstüne yerleştirdim. Boynuma çarpan düzenli nefes alışveriş seslerinden uyuduğunu anlamam zor olmadı.
"Üzgünüm," diyerek elini çekmeye çalıştım oradan. Kolaylıkla çekebileceğime inandığım için büyük bir baskı uygulamadan yapmak istedim. Planlarım, elini daha sıkı hâle getirdiği anda suya düştü.
Homurdanıp tekrar denedim, bu sefer nefesi sekteye uğradı. Uyanacağını düşünüp tırstım. Elimi saniyesinde geri çektim ama o sandığımın aksine burnunu boynuma daha çok yaslayıp, derin bir soluk çekmişti içine ve elini kendi çekip karnıma sarmıştı sıkıca.
"Uykum var." demişti. Durmamı istediği apaçık ortadayken yetmezmiş gibi bacağını üzerime attı. En sevdiğim uzvu kalçama değiyordu.
Aklıma dün gece yaşananlar birer birer doluşurken kafamı daha çok yastığa bastırdım.
Sırtımın kütüphaneye değdiği bir anı hatırlıyordum. Onun kucağındaydım. Biz deli gibi öpüşürken birkaç kitap ve vazo devriliyordu. Buna sadece gülüyordum.
Zihnimin karanlık yanları geceyi salise salise işlerken hemen dibimdeki eline baktım. Elimi ona götürüp, parmaklarımı parmaklarına değdirmeye başladım.
"Çok güzel kokuyorsun," dedi, daha sıkı sarılarak. Bilinci açık olmasına rağmen kalkmaya hiç niyeti yoktu. Sesi bir türlü boynumdan çıkarmadığı yüzü sayesinde oldukça boğuk geliyordu kulağıma.
Halbuki şu an kafasını oradan kaldırsa yatağa çarpan güneşe güvenerek arkama dönerdim. Gizliliği umursamadan, dün gece ve ondan önce seviştiğim adama döner bakardım.
Şu an benim sadece kendimi kısıtlamama yarıyordu. Zincirleri kıramamama.
"Onun gibi kokuyorsun," diyip bütün kokumu içine soluduğunda kaşlarım çatıldı.
Kimden bahsediyordu?
Dün gece tekrar geldi aklıma.
Boynumu öptüğü an geldi; göğüslerimi emdiği an, kadınlığıma eğildiği an, içimi dolurduğu an. Hepsi sırasıyla doluştu kafamın içine. Benimle konuşuyordu ama ne dediğini tamamen unutmuştum, hatırlayamıyordum.
Tek bir şey hatırlıyordum:
O da "Yanakların en az onunki kadar büyük." diyişiydi.
Bir nevi dejavu yaşamıştım.
Ve şunu söylemeliyim ki biriyle seviştiğiniz gecenin sabahında ona böyle bir cümle kurmanız sadece onu kırmaktan başka bir işe yaramaz.
Yüzümü buruşturdum.
Hoşuma gitmemişti beni birine benzetmesi.
Sevmemiştim bunu.
•
Bars: Dün gece neredeydin? (15.37)
Bars: Yanlış anlama hesap sormuyorum sadece bir arkadaşım sana benzeyen birini barda kavgaya karışırken görmüşte, ondan soruyorum.
Siz: Grafik yapıyordum, Bars.
Siz: Arabamı sattım ve bana kalan parayla hangi işe girersem batmam diye düşünüyordum.
Siz: İçeriği bu olan bir grafik yaptım.
Bars: Sende baya gelişme var, aferim.
Siz: Eyvallah, izinden geliyorum.
Siz: Gerçi ben senden daha zengin olacağım da neyseee
Bars: Mutlusun bugün?
Siz: Ben hep mutluyum.
Bars: Fakir kalmana rağmen de mi?
Siz: Zengin olup karaktersiz olmaktan daha iyi fakir olmak, emin ol.
Bars: Konu neden devamlı benim karakterime geliyor, alıp veremediğin ne?
Siz: Çok normal değil mi?
Siz: Bulduğun her köşe başı bana "Dünyada boşuna varsın, Sarışın" alt metinli konuşmanı çekiyorsun.
Siz: Senin aksine ben öldüğümde gözüm arkada kalmayacak yaşlı adam.
Siz: Şu an ölsem umrumda olmaz.
Siz: Ama senin çalışmak yüzünden uğraşıp geliştiremediğin karakterin için büyük bir sıkıntı olur.
Siz | Yazıyor...
Bars: Sarışın?
Siz: Artık sarışın değilim ama söyle.
Siz: Yine nasıl canımı sıkacaksın merak etmiyor değilim hani hani.
Bars | Yazıyor...
Bars | Çevrim içi
Bars | Yazıyor...
Bars: Önemsiz bir şeydi, boş ver.
| Kapakım nasıl?
Aşk-ı Memnu'nun 13.bölümünü izlerken yaptım (bu detay önemli).
Yazının arkasındaki Tunç bacım.