otuz altı

7.8K 292 36
                                    

Bars: Aç şu telefonunu, Sarışın! (23.42)

Bars: Kapattın? Komple? (23.57)

Bars: Ben sizi nasıl bulacağımı biliyorum.

|

"Bana kızgın mısın?" gaza biraz daha yüklendim. Boş yol da hızla yol alırken başımı sağa sola doğru salladım. Tunç "Emin misin?" diye sordu. Bu sefer aşağı yukarı salladım ve gaza biraz daha yüklendim. Emindim, kızgın değildim.

"Yavaş ol, öldüreceksin bizi." diyip kahkaha attı.

Restoranın çıkışında onun "Ben bırakırım." teklifini arabasını görene kadar reddedecektim. Sonra son model her şeyimi satsam yine de alamayacağım arabasını görünce işler değişti. Bu sefer yalnız annemin değil benim de dikkatimi çekmişti. O ve ben kanka olursak eğer bu arabayı istediğim zaman sürebilirdim. Gazdan ayağımı azıcık çektim ve başımı Tunç'a çevirdim.

"Neden bu gece sen geldin?" cevabını beklemeden önüme baktım. Hareketlendi, duruşunu düzeltiyordu sanırım.

"Seninle tanışmak istedim." dedi, hâlâ sesindeki neşe kırıntılarını duyabiliyordum. Hep mutluydu. Sadece yemekte değil, şu anda da ve o gece de. Onu bir kere somurturken görmemiştim.

"Peki, neden plana sadık kalmadın?" bu sefer dikiz aynasından hem arka koltuktaki eşyalarıma hem ona baktım. Yol bomboştu. Acaba neredeydik?

Tunç elini saçlarına attı, karıştırdı. Gergindi.

Neden strese girmişti?

"Doğruyu mu söylememi mi istersin yoksa-"

"Doğruyu."

"Bars'a gıcık oluyorum şu sıralar. Ben de beni senin yanında görürse bir şeyler değişir sandım."

Ha?

Gözlerine boş boş bakarken ayağımı gaza bastırdım hafif. Yola baktı ve iç çekti. Lacivert gömleğine şarap bulaşmıştı. Kravatını arabaya bindiği gibi bollaştırdığı için şu an sallanıyordu. Ceketi desen benim çantamı attığım arka koltuktaydı. Gerildiği için gömleğinin bir düğmesini açtı. Böylelikle toplamda iki düğmeyi serbest bırakmış oldu. Bir yola bir ona baktım.

Camı açtı, soğuk havanın yüzüne -yüzümüze- çarpmasına izin verdi. İlkbahardaydık. Hava ne çok serin ne çok sıcaktı. Güzel esiyordu. Fakat, gece olduğu için ve üstümde yalnızca elbise olduğundan ürperdim.

Yine de konuşmadan önüme döndüm. Yalnız yola baktım. Sadece arabanın ışıklarının aydınlattığı kapkaranlık yola.

Yol dümdüz olduğu için ileride bir beyazlık daha gördüm. Işığa benziyordu. Evet, ışıktı.

"Bars şakadan anlamayan bir tip, Tuana."

Koyu kahveleriyle kahvelerim buluştuğunda başımı aşağı yukarı salladım, devam etmesi için.

Anlatıp anlatmamakta kararsızdı. Yeniden önüme döndüm ve ilerideki ışığa doğru gaza bastım. Orada ne olduğunu merak ediyordum. Ben gaza basmış giderken Tunç iyice yayıldığı koltukta doğruldu. Gömleğinin altındaki üç düğmesini açtı. Gördüğüm buğday tenindeki morluklarla kaşlarım çatıldı. Şaşırdım.

"Bunları kim yaptı?"

"Ne zaman ona şaka yapsam bana böyle tepki veriyordu. Ben de işimi şiddetle değil de huzursuz ederek halletmeyi seviyorum. Neyse işte aramız kötüydü," eliyle çürümüş morluğa dokundu. Gözlerinden kocaman bir acı geçerken o bakışlarını kaçırmıştı. "Ben de yine onu huzursuz etmek istedim. O yüzden bu akşam yemeğine kendim-"

üvey abi | texHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin