Uraz'dan
"Ne zaman söyleyecektin?" diye sordu Demir.
Dakikalarca sessizliğin ardından konuşmuştu. Ne diyeceğimi bilemediğim noktadaydım. Görünen o ki öğrenmişti. Korkum yoktu. Eninde sonunda öğrenecekti. Ama benden öğrenmesini isterdim. Aynı şey benim başıma gelmiş olsa bu kadar sakin olamazdım herhalde. Veya bu sessizlik kıyametin işareti miydi?
"Demir..." diyebildim sadece.
Karşımda oturmuş tek ayağını sallıyordu. Sanırım sakin kalmayı planlıyordu. Oysa ağzıma sıçsa sesimi çıkarmadım.
"Ben neden senden duymuyorum bunları Uraz!" diye sordu kırgınca.
Ben bile anlayamadım tüm bu olanları...
"Benin kardeşim dediğim adam meğer arkamdan iş çeviriyormuş! Meğer kardeşimde gözü varmış!" diye tıslarcasına konuştu.
Sustum. Sadece sustum. Konuşmaya hakkım yoktu. Ben yanlış yapmıştım. Ama yaptığım en güzel doğruydu bu yanlış.
"Herşey çok yeni gelişti." dedim.
"Seni şuan dövmek istiyorum Uraz! Sinirimi almak istiyorum biliyor musun kardeşim!" dedi parmaklarını masaya vurarak.
Evet... Bende ne zaman beni dövecek diye bekliyordum. Hadi Bismillah...
"Tamam!" diyip ayağa kalktım ve kollarımı iki yana açtım.
"Döv. Al hıncını." dedim cesurca gözlerine bakarak. Demir şaşkınca bakıyordu bana.
"hıncımı alayım dimi? Alayım hıncımı.." dedi ayağa kalkıp. Sinirli bir şekilde gülmeye başladı.
"Kardeşimi seviyorsun dimi." dedi kafasını sallayarak.
"Seviyorum oğlum! Kaç defa diyeceğim. Seviyorum kardeşini! O da beni sev-....." lafımı bitirmeden yüzümde hissettiğim yumrukla sağa doğru savruldum.
Öküze bak... Dişim kırıldı galiba.. Neyse doktora gitmeme gerek kalmadı...
"Demirim benim be! İşte böyle!" dedim gülüp, dudaşımdaki kanı silerek.
"Kalk lan ayağa! Kalk!!" dedi bağırarak. Bize de söz dinlemek düşer evelallah..
"Kalkalım bakalım." dedim ayağa kalkarak. Demirin bakışları beni şuracıkta sikerdi..
" Ne zamandır lan! Ne zamandır seviyorsun!" dedi yakamdan tutarak.
" Yeni, yeni fark ettim ona olan ilgimi. Sağolsun kardeşin de yardımcı oldu. Bilirsin belki bana aşık kendisi. "dedim sırıtarak.
Ah Lidyam ah...
" Aşık? Öyle mi... Aşık ha!!! "diyip bir yumruk daha savurdu. Ama bu sefer sola doğru... Bu adam beni geç yaşımda dişsiz bırakacaktı galiba...
"Yavaş lan! Acıyor ama!" diye kızdım. Tamam karşı gelmeyecektim ama benimki de candı.
"Acısın! Az bile yapıyorum. Kardeşimi sevmenin bedelini çekmem gerek değil mi Uraz" dedi sinirle.
"Abi noluyor burada!" duyduğum ses ile kapıya doğru bakmıştım. Hazan şaşkın gözlerini üzerimizede gezdiriyordu. Korkuyla çantasını yere atmış ve yanımıza koşmuştu.
"Demir abi ne yapıyorsun sen! Aklını mı kaçırdın." diye bağırdı demiri iterek.
Hazan yanıma gelip beni kaldırmıştı. Ellerini yüzümde gezdirmiş hasar tespiti yapıyordu. Korku dolu gözleri ile bakıyordu.
"Ya siz manyak mısınız! Niye kavga ediyorsunuz! Demir abi senin derdin ne!" diye bağırdı Hazan.
"Bir şey yok Hazan! İyiyim ben." dedim elini yüzümden çekerek.
Dolu gözlerini bana dikmişti. Sulu gözüm..
"Ne demek bir şey yok! Ağzın burnun kan içinde! Çıldıracağım." dedi gözünden damlayan yaş ile.
Derin bir nefes almak gereği duydum..
"Hazan! Demir ile aramızda ufak bir mesele oldu ve bitti. Korkmanı gerektiren bir şey yok. Hadi sen git eve." dedim ikna etmeye çalışarak.
"Ufak? Korkmamak mı! Kavga edecek kadar nasıl bir mesele olabilir! Siz kardeş gibisiniz! Değil kavga etmek, birbirinize bağırmazsınız bile." haklıydı. Biz birbirimize sesimizi bile yükseltmezdik.
"Sorgulama Hazan! Çık git eve! Karışma bu meselelere." diye sesimi yükselttim.
"Bağırma lan kıza!" dedi sinirle Demir.
"Ne halin varsa gör tamam mı! Seni düşünende kabahat!" diyip gitti Hazan.
Herşeyi bok ediyordum. Demire olan sinirimi kardeşimden çıkarmıştım. Ve affettirmek hiç kolay olmayacaktı biliyorum.
"Sende dövüyor musun, döv artık!" diye bağırdım.
"yoruldum lan! Sende dayak yemeye meraklı mışsın." dedi koltuğa oturup yaslanarak.
"Lidya'yı gerçekten seviyor musun Uraz?" diye sordu ciddi surat ifadesiyle.
"Seviyorum kardeşim! Yemin ederim seviyorum. Allah belamı versin ki seviyorum." dedim elimi masaya vurarak.
Demir sabır çekmiş ve tekrar bana bakmıştı.
"Onu üzdüğünü görür veya öğrenirsem seni kimse elimden alamaz biliyorsun değil mi kardeşim." dedi tehtit edercesine.
" beni tanıyorsun Demir. Bana bunları anlatmana gerek yok." dedim bakışlarımı ona dikerek.
"Seni tanıyorum kardeşim. Bu yüzden sana emanet ediyorum kardeşimi." dedi. Gülümsedim.. Bu onayladığı anlamına geliyordu.
"Hay canını yediğim." diye heycanla ayağa kalkmıştım.
"yavaş lan! Sana onay vermiş olmam! Serbest olmanız anlamına gelmez! Benim gözetimim altında kabul ederim." dedi tek kaşını kaldırarak.
Dediklerini düşünerek yerime oturdum. Oldu bir de dinleyici falan taktır yakamıza..
" Tamam lan! Kabul. Sen onay verdin ya.. Ne dersen kabul. "dedim sırıtarak.
" Tamam şimdi gel yüzüne pansuman yapalım. Teyzem görür, teyzemin kalbine falan iner. "dedi demir. Sırıtarak cevap verdim.
" Hadi aşkım bana pansuman yap. "diye güldüm.
" Hoşt lan köpek! " diyip kafama yastık fırlattı demir.
" Hep şiddet, hep şiddet. Olmuyor ama böyle aşkım. "dedim gülerek.
" Uraz bak kaşınıyorsun"dedi diğer yastığı da atarak.
"Kaşısana Demircim" dedim m'leri uzatarak.
Demir göz devirmiş ve ceketini alıp gitmişti.
Koltuğa oturup rahatça yaslandım. Telefonumu elime alıp Lidya'nın fotoğrafını açtım. Güzelimdi o benim. Bir fotoğrafı bile başımı döndürmeye yetiyordu.
🗞️
Lidya'dan
Uraz abi :
Bu gece beni bekle..Görüldü..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kusursuz Aşk
Teen Fiction" Perdeni kapatsan iyi olur komşu kızı. Kapat ki seni görmesinler."