27. Bölüm 1/2

336 46 3
                                    

Nassor babasının bulunduğu odanın önüne gelip iki kere tıklattıktan sonra gel komutu ile açıp birkaç adım da içeri geçerek çalışma masasının önünde gülerek durdu.

"Bulduk baba."

General Yafeu yaslandığı çalışma sandalyesinden sırtını yavaşça ayırıp "İkisini de mi" dediğinde oğlu net bir baş eğme ile gülümsemesine devam etti.

"Evet. Şuan bizimkilerle beraber yoldalar, yarın herşey elimizde olacak."

Orta yaşlı adam rahatlayan derin bir iç çekip sırtını geriye yasladı.

"Sonunda... Yarın herşeyi bizzat ben kontrol edeceğim" deyip gözleriyle masanın önünde bulunan tekli koltukların sağ kısmında olanı gösterdi. "Geç otur, detaylıca anlat."

Her işi oğluna bıraktığından elini süremiyor, birebir ilgilenemiyordu. Asıl sebep Melkan beyin yerine geçici olarak Mareşallığın başına geçmiş, göze batmak istemiyordu. Her zaman her işini tedbirle yapardı ama bu tedbirli haliyle bir kere yenilmiş sayıyordu kendisini o da Kazemin tabiri caiz ise baskın basanındır yapmasıydı.

O sıralarda da Kazem Meryemin gidişi ile başını, dirseklerini dizlerine bıraktığı ellerinin arasına koymuş ne yapacağını, nasıl hareket edeceğini düşünüyordu. Düşündükçe içi daralıyor, çıkmaza giriyordu. Herşey üst üste gelmiş çözüm bulamıyordu. Meryemin net dille boşanmak istemesi ayrı bir çıkmazdı onun için. Beklemişti böyle bir isteği ama gönlü varmıyordu.

Aynı zaman diliminde babası Melkan bey saklandığı tek katlı evde sırtına geçirdiği gömleğin düğmelerini dalgın gözlerle ilikliyordu. Kapısının tıklatılması ile kendisine gelmiş son birkaç düğmeyi hızlıca ilikledikten sonra çalışma odasında bulunan ve masanın karşı duvarında yer alan üçlü koltuğun ortasına kendisini bırakmıştı.

"Gel."

Saniyeler sonra kapının aralanıp içeri tek adım atan adamı görüğünde "Evet" dedi.

Sudi yalancı bir endişe ile "Efendim araştırma yapan adamlarımızdan haber alamıyoruz son birkaç saattir" dediğinde Melkan bey derin bir iç çekerek kollarını koltuğun sırtına bıraktı. Bir yandan da sağ elinin parmaklarını tıngırtadıyordu. Sudi ise ilk defa birebir konuşma fırsatı yakaladığı Mareşala tepkisiz bakmaya çalışıyordu.

"Holde ki adamlara söyle deniz yoluyla Türkiyeye gidiş ayarlasınlar."

Sudi keskin baş eğmeden sonra geriye dönüp gidecekken tekrardan Melkan beye çevirdi bakışlarını.

"Efendim sürekli deniz yoluyla gidiyorsunuz bir sıkıntı çıkmasın."

Deniz yoluyla kim yardım ediyor yada hangi gemiyle gidiyordu bir türlü öğrenememişti ama ellerine geçen ve kendilerini doğru yola çıkaran bilgilerin yok edilmesiyle Melkan beyin bu gece yada yarın gece alınabileceğini biliyordu. Gözü üzerinde olacak bir rota lazımdı o da karayollarıyla mümkündü.

Orta yaşlı adam parmaklarını durdurup birkaç saniye düşündü, düşündükçe içine sıkıntı doluyordu. Saniyeler sonra ise ağır ağır başını aşağı yukarı salladı.

"Türkiye'ye Suriye girişli yapalım o zaman. Sen söyle ona göre ayarlasınlar ama bu gece yola çıkacağım."

Sudi gülümsemesini bastırırcasına ikinci kez başını eğip arkasını dönerek odadan ayrıldı. Her şey istedikleri gibi gidiyordu. İşin sonunda kendisinin de askeriyeye dönüşünde yüksek rütbe verilmesi mükâfatlarından sadece biriydi.

Kısa zaman sonra Melkan beyin söylediği yere geldiğinde yuvarlak masanın etrafında yerlerini alan dört adama, Mareşalın sol kolum dediği dört kişiye "Mareşal karayollarından Türkiye'ye geçmek istiyor. Bu gece yola çıkacakmış" dediğinde oyunu bir anda kesen dört kişi sıkıntılı nefesler eşliğinde yavaşça yerlerinden kalktılar. "Ne zamana hazır olur araç."

Harika HasarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin