Mareşal koruduğu karargâhın nezarethanesine ite kaka atıldığından birkaç saat geçmişti ki karşısında bulunan ve boş olan nezarethaneye bir kişi daha atıldı.
Melkan bey oturduğu soğuk betonda bacaklarını kendisine çekip kollarını diz kapaklarına bıraktı, başını duvara yasladı.
"Sen de darbeden dolayı geldin galiba" deyip kendi hâline alayla gülerek başını hafifçe yan çevirdi. "Yoksa karargâhın nezarethanesinde ne işin olacak."
Kıyafetleri fazlasıyla eski olan adam dizlerinin üzerinde sürünerek demir parmaklıkların önüne geldiğinde, yüzünü hafifçe kaldırıp Mareşala baktı.
"Sayılır."
Mareşal alaycı gülüşünü durdurup hızla karşısında ki adam gibi demir parmaklıkların önüne gelerek tuttuğunda "Oğlumdan haberin var mı" dedi. Baktığı kişiyi tanımıştı, emrinde olan askerlerden sadece biriydi.
Otuzlu yaşların ortasında ki adam cevap vermeden cebinden bir anahtarlık çıkartıp beklemeden Mareşala doğru attı ve demir parmaklıkların arasından geçen anahtarlık Melkan beyin kucağına düştü.
"Başbakanın emridir komutanım, kaçacaksınız. Bildiğiniz üzere güvenlik kameraları çalışmıyor, birkaç kişi buradan çıkmanıza yardım edecek. Mahkemeye çıktığınız an idam kararınız onaylanacak."
Melkan bey oğlu için sessizce ağlamaya başladığında kucağında ki anahtara elini sürmeden parmaklıkları sıktı, başını olumsuz anlamda salladı.
"Oğlumu almadan hiçbir yere gitmem."
"Binbaşına idam emri çıkmayacak. Mecbursunuz kaçmaya komutanım. Kazem komutanın adını veren olmadı ama yakalananların hepsi sizin adınızı verdi."
Mareşal yaşlı gözlerle tekrardan başını sağa sola salladı.
"Oğlumu almadan bir yere gitmem dedim sana."
"Başbakanın emridir, uymak zorundasınız yoksa öleceksiniz. Hain olarak ölüp Binbaşının yüzünü yere mi eğdireceksiniz."
Melkan bey yorgun başını sıkıca tuttuğu parmaklıklara dayadı. Duyduklarında haklılık payı vardı biliyordu ama oğlunu bırakıp gitmek... bir baba olarak oğlunu bu durumda yalnız bırakmak hiç ama hiç istemiyordu. Fakat gitmeye de mecburdu.
"Umur, Kazem iyi mi."
Otuzlu yaşlarında ki adam komutanını birkaç saniye süzdü, iç çekti.
"Komutan iyi durum da ama size bir şey sormak istiyorum komutanım, beni bilirsiniz doğru olan emri alır almaz yerine getiririm ve sorgulamam."
Melkan bey yaşlı gözlerini karşısında ki adama yöneltti tebessümle "Daha sonra öğrenirsin" dedi.
İlerleyen zaman diliminde Melkan bey kaçsa da bir gözü her zaman oğlunun üzerinde oldu, hiçbir zaman Kazemi bir başına yalnız bırakmadı. Biliyordu oğlunun uzaktan korunmaya ihtiyacı olmadığından ama baba olarak düşünmeden yapamıyordu.
Bir yandan oğlunun üzerinden elini çekmezken diğer yandan da en önemli bağlantısını sayesinde bazı konuşmalardan ki bu konuşmalar General ile oğlu arasında olan konuşmalardı, haberdar oluyordu.
Darbe girişiminden belirli bir süre geçmiş ve oğlu ikinci kez bir zamanlar yakın arkadaşı olan General tarafından alıkonulmuştu. Oğlunu eski arkadaşının elinden almayı başaran Mareşal beklemeden Türkiye'ye gitmesini sağladıktan sonra ilk kez canlı kanlı olarak görmeyi isteyip kendisi de genç adamın peşine Türkiye'ye geçti, bulunduğu eve geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harika Hasar
Genç Kız EdebiyatıKader gayrete aşıktır ve gayret ettiğin kadar kaderin güzelleşir... Meryem istemediği evliliğe doğru yola çıkarken o yol bir yakının yardımı ile başka tarafa çevrilir. Evinden ve yuvasından, kına gecesinde kaçar. Başına ne geleceğini bilmeden bir...