45 🕊

936 29 0
                                    

Yaklaşık bir saat geçmişti ki hala boş boş odanın duvarını inceliyordum. Gördüklerim, duyduklarım, yaşadıklarım hala akıl almaz geliyordu. Nasıl başlamıştı ki her şey? Nazlı ve benim sarhoşken yaptığımız yaramazlıkların sayesinde miydi benim Baran ile tanışmam, yoksa en başından beri tanışmamız kader miydi? Ya da Baran ile hiç tanışmasaydım nasıl olurdu ki hayatım? Babam denilen o aşağılık adam yine bulur muydu beni? Sürükler miydi beni karanlık dünyasına? Peki ya kardeşim? Benim kadar acı çekmiş miydi o da? Yoksa benden çok daha kötü şeyler ile mi karşılaşmıştı? İleride bu durumdan kurtulursam, onu da kurtarabilir miydim? Onun da güzel bir hayat yaşamasını sağlayabilir miydim? Bunları yapabilecek kadar güçlü müydüm? Ya da bunlara dayanabilecek kadar sabırlı mıydım? Ya da en önemlisi, ileride mutlu olabilecek miydim?

Kendi düşüncelerim arasında boğuşurken kapının tıklatılması ile kendime gelmiştim. Baran elinde iki kadeh şarapla bana bakıyordu. Gülümseyerek ona doğru döndüm ve bana doğru uzattığı kadehi severek kabul ettim.

"Tam da ihtiyacım olan şey." dedim ve büyük bir yudum aldım.

"Yavaş ol bakalım, gece uzun."

Gülümseyerek yanıma oturmasını izledim. Yanıma oturduğu gibi onu kendime çektim ve kocaman sarıldım. Onun kollarında inanılmaz derecede güvende ve mutlu hissediyordum. Fakat yine de muzurluk yapmadan duramayacaktım.

"Ee, düğünümüz ne zaman?" diye sorduğumda beklemiyor olacaktı ki içtiği şarap boğazında kalıyordu. Bir yandan öksürüyor bir yandan da gülüyordu.

"Ne oldu, hazırlıksız yakalandın sanki?" dedim kurnazca ona bakarak. "Yoksa benimle evlenmeyi düşünmüyor musun?"

Bunu sorduğumda gözleri ile önce tavana bakarak düşünüyormuş gibi yaptı. "Bilemiyorum, belki de bu konuyu tekrar düşünmem gerekebilir." dediğinde gülmeden edememiş arkamdaki yastıklardan bir tanesini kafasına geçirmiştim.

"Demek öyle?"

"Dur aşkım, şaka yapıyorum." dese de durmadan yastıkla vurmaya devam ediyordum. Demek tekrar düşünmesi gerekiyormuş.

En sonunda elimdeki yastığı yakalayıp tek hamleyle beni yatağa yatırmıştı. Bunu yaptığında istemsizce kalbimin teklediğini hissetmiştim.

"Seninle evlenmek ne kelime, seninle ölüme gitmeyi göze alırken."

Bunu demesiyle klasik erkek tiplemesini görmüştüm bir an fakat, gözleri tam tersi gerçekçi ve kesin duruyordu. Gözlerindeki bakış netti. Beni bırakmayacağına adım kadar emindim ki bu sözünü tutacağını da biliyordum. Ve en çok da bu beni korkutuyordu.

"Bir daha ölümü ağzına alma. Duymak istemiyorum."

"Sen ne demek istediğimi gayet iyi biliyorsun."

"Evet ama yine de duymak istemiyorum." dedim üstüne bastıra bastıra. Yavaştan kızdığımı anlayan Baran bir anda beni öpücüklere boğmaya başlamıştı. Bir yandan öpüyor bir yandan da gülüyordu.

"Sen, başıma gelen en güzel şey olabilirsin." dedi yanağımı okşarken. O beni bu kadar güzel severken bir o kadar da inanılmaz geliyordu sevgisi.

"Sende başıma gelen en büyük belalardan biri olabilirsin."

Öküz olduğumu daha önce söylemiş miydim? Bunu dememle gülmesi bir olmuştu. Gülerken elleri dudaklarımda geziyordu ki birazcık tehlike çanları çalıyor olabilirdi. Gülüşü yavaşça solmuş ve bakışlarını dudaklarıma yönlendirmişti. Yavaşça kafasını bana doğru uzatmaya başladığında yavaş hareketleri kalbimin hızla çarpmasına neden oluyordu. Hafifçe dudakları dudaklarımın üzerine geldiğinde nefesini çok yakından hissedebiliyordum. Yavaşça dudaklarını araladı ve üst dudağımı kendi dudağının arasına kıstırdı. O kadar yavaş hareket ediyordu ki erimemek için kendimi zor tutuyordum. Bir anda elini belime koyup iyice beni kendisine yapıştırdığında öpüşü gittikçe sertleşmeye başlamıştı. Ellerimi boynuna doladığımda hafifçe gülümsediğini hissettim. Fakat bütün bunlar Baran'a yetmezmiş gibi daha agresifleşmeye başlamıştı, ta ki odanın kapısı bir gürültü ile açılana kadar.

Sahte Gelin (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin