kara mamba

2.8K 276 361
                                    

Elimdeki kitabı raftaki yerine koyarken tek düşündüğüm o gece sahilde olanlardı. Üzerinden üç koca gün geçmişti; geçmişti geçmesine ancak ben bir türlü atlatamıyordum. Kendi içimde beyaz bayraklar asılıydı her yerde. Pes etmiştim artık. Bu aşka, bu acıya yapacak hiçbir şeyim yoktu. Tüm hayatımı öyle bir sevgi açlığı ile geçirmiştim ki şimdi içimde ona büyüyen aşkın bir sınırı yoktu. Bunun korkunç olduğunu bilsem bile umursamıyordum. Neyin etik neyin yanlış veya neyin zararlı olduğuyla da ilgilenmiyordum artık. Tıpkı eriyemeye başlamış bir buz parçasıydım. Geri dönüşüm yoktu. Dondurucu bir soğuk beni eski halime getiremezdi zira yeterince eksilmiştim.

Dersine gireceğim zaman şapkamı takmış ve ondan yana bakmamıştım. Kütüphane için imza atmaya gittiğimde de konuşmamış, ona bakmamış hatta elimden geldiğince kaçmıştım varlığından. Ne kadar az görürsem o kadar az yanardı canım diye düşünüyordum fakat hayır, onu görmesem de aynı düzeyde yanıyordum. Geceleri büyük siyah bir yılan tarafından uyandırılıyordum uykumdan. Beni boğuyordu. İçimi çekip rafların olduğu yerden çıktım. İşim bitmiş, çıkmak üzere girişteki masaya ilerliyordum. Benden başka kimse kalmamıştı burada. Üzerimdeki beyaz tişörtümün yakasını açıp içime üfledim; o kadar sıcaktı ki bazen üzgünken bir anda bayıltacak kadar sıcak bastığı için odağım şaşıyordu. Çantamı toparlayıp ışıkları kapattım ve çıktım kütüphaneden. Uyuşuk adımlarım beni onun odasına götürürken çok canım sıkkındı. 

"Barış!" Tanıdık sese durup arkamı döndüm. Yüksel abi el sallayıp bana doğru koşuyordu. Bu saatte hâlâ okulda ne yapıyor diye düşünecekken dersinin, ikinci öğretim dersiyle birleştiğini hatırladım. Daha sabah konuşup anlaşmıştık birlikte gideceğimizi. Yanıma ulaştığında omzuma hafif bir yumruk attı.  "Aradım açmadın. Hadi gidelim çok açım."

"İmza atacağım abi, halledeyim gidelim."  Beni başıyla onayladığında merdivenleri çıktık ağır ağır. "Gece lambası almak istiyorum, kâbuslarım bitmiyor. Koca bir yılan görüyorum abi ne demek?"

Ellerini altındaki bol kot pantolonunun ceplerine sokup dudak büktü. "Nasıl bir yılan?"

"Siyah,"  diye cevapladım hemen. Toprak'ın odasına girmiştik ama kimse yoktu. İnce bir sızı olsa da onu göremediğim için, büyük bir rahatlama oldu içimde. Gerilmek istemiyordum akşam akşam.  "Büyük siyah bir yılan. Kara mamba gibi aynı. Bir anda üzerime saldırıyor boğuyor."

İmza atacağım kağıdı bulamamıştım masanın üzerinde.  "Cindir,"  dedi Yüksel abi. İrileşen gözlerimle ona döndüğümde kahkaha atıp saçlarımı karıştırdı. "Korkma korkma abin seni koynunda yatırır."  Bu tip şakalaşmaları hep yapıyorduk; aramızda gülüyorduk ancak kapıdan gelen boğaz temizleme gürültüsüyle ikimizde oraya döndük. Toprak yüzünde anlayamadığım ama gözlerinde alevlerle yüzüme bakıyordu.

"İmza kağıdını bulamadım hocam,"  dedim. Yüksel abi dudaklarını birbirine bastırmış gülmesini yutmaya çalışıyordu ancak ben, kıl köklerime kadar gerilmiştim ne yazık ki. Yanımdan geçip masasını dolandı ve çekmecenin birini açıp önüme kağıdı tabiri caize fırlattı. Kalemlerden birine uzanıp kapağını açtım. 

"Muzaffer sahile inelim diyor ne diyorsun? Yemeği orada bir yerde yeriz. Gerçi sen yorgunsundur, yurda dönelim ister misin?" Telefonuna bakarak konuşuyordu. İmzamı atıp kağıdı Toprak'a uzattığımda kırmızı kırmızı bakan gözleri üzerimdeydi. Kalemin kapağını kapattım ve geri yerine koydum.

"Yok abi gidelim, sahil havası bana da iyi gelir,"  gözlerinin içine bakarak konuşmuştum. Duruşu değişmezken kaşları hafifçe çatıldı. "İyi akşamlar hocam." Odadan çıkarken Yüksel abi kolunu omzuma attı ve bunu da gördüğüne emindim. İçten içe beni kıskanmasını diledim. Kıskanıp kavrulmasını, kafasında bin tane tilkinin oradan oraya dolanmasını diledim. 

Cehennem Sonesi (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin