tapınak ışıkları

1.6K 197 142
                                    

Masada oturmuş notlarımı çıkartıyordum akşam onu gösterirken. Karşımda Muzaffer abi, yanında Yüksel abi ve benim yanımda da Enes abi oturuyordu. O kadar yorgundum ki arada bir gözlerim kapanıyordu ancak direnmeliydim. Biraz daha dişimi sıkıp vizelerimi atlatmalıydım zira bursumu kaybetme lüksüm yoktu. Artık parmaklarım uyuşuyordu yazı yazmaktan.

"Şeytan diyor bırak okulu git babanın yanına amına koyayım," Enes abi söylenip cetvelini çıkarttı. "Bıktım Allah çarpsın!"

Kafamı kaldırıp ona baktığımda gerçekten bunalmış görünüyordu. "Sorun nedir?"  Sormamla kafasını kaldırıp bana baktı. 

"Hesaplamaları bir türlü tutturamıyorum, sinirden dağıtacağım şimdi masayı."

"Bakabilir miyim?" diye sordum kendi kalemimi kitabımın ortasına bırakıp. Oflayarak önüme yerleştirdiği kağıtlara baktım.  "Çok dağınık," dedim kafamı kaşırken.  "Nasıl anlayabiliyorsun ki böyle?" 

Karışık bir hale gelmiş hesaplamaları temiz bir kağıda geçiriyordum. "Bana diyene bak," dedi gülerek. "Harf bataklığına dönmüş kitabın."  Söylediğine cevap vermedim ve şişmiş kafama rağmen takıldığı bütün hesaplamaları çözdüm. Neredeyse on dakikamı almıştı ve gerçekten çok zordu.

"Yuh," dedi Enes abi. Muzaffer abi gülüp gerinmişti bana bakarak. 

"Ne sandın yarram?" dedi gülerken. Ona bakıp güldüm; gözlerim Yüksel abiye değdi ama o bana bakmıyordu. O günden sonra hiç konuşmamıştı benimle. Ben ona laf atıyordum, dik dik bakıyordum ama tepki vermiyordu. 

"Lisedeyken matematik çalışırdım sürekli," diye mırıldandım kalemimi yeniden elime alırken. "Anca dağılıyordu kafam. Çalışa çalışa da böyle oldum işte."

"Helal valla."  Enes abi başta olmak üzere üçü de çalışmayı bıraktıklarında ben bilerek kafamı kaldırmadım.  "Gidip çay falan mı alsak?"

"Olur," dedi Muzaffer abi sanki bu soruyu bekliyor gibi ayaklanarak. "Hadi Barış."

"Yok abi ya,"  kafamı kaldırıp sadece ona baktım. "Gelmeyeceğim ben şunu bitirip yatmak istiyorum artık. Sırtım ağrıyor. Gidin siz."

"E sana alayım madem?"

"Yok canım istemiyor hiç." Bakıştık. Enes abi olduğu için rahat rahat konuşamıyorduk da. "Tamam," dedi bana. Geri dersime döndüm ve odadan çıktıklarını duydum. Başım o kadar ağrıyordu ki, gözlerim kitabın üzerine düşecekti sanki. 

"Bırak artık," Yüksel abinin sesini duymamla irkildim. Gittiğini zannediyordum. "Uyu hadi çok yorgunsun. Bu kafayla sınava odaklanamazsın."

Doğrudan gözlerime bakıyordu bu sefer. Arkama yaslanıp bu anın tadını çıkartmaya çalıştım zira hep olmuyordu. "Benimle konuşmaya mı karar verdin?"

"Barış, tartışmak istemiyorum. Uzatmak da istemiyorum."

"Ama ben istiyorum? Ne olacak?" Gözlerini devirip başını geriye attı. Üzerindeki gri tişörtünün yakası köprücüklerini açık bırakıyordu. Bir anlık oraya daldığım için kendimi kötü hissettim.

"Benimle gelecek misin eve?" Eve. Evine. Onun eviydi ama sanki ikimizin de evi der gibi hissettirmişti. Gitmek istiyordum; onunla gitmek istiyordum ama Toprak'a hayır diyemiyordum. Suskunluğum, gözlerini yeniden benimkilere kilitledi. "Güzel," dedi kafasını sallayıp. "Gelme."

"Beni istemediğini sanıyordum? Git demiştin."

"Git dedim diye mi gidiyorsun? Ne dersem yapacak mısın?"

Bakıştık. Kafamın içi sanki çok normalmiş gibi daha da kaynıyordu. Yavaş yavaş içime sızan bir şeyler vardı gözlerinde; ne zaman gözlerine baksam damarlarımda hissediyordum çünkü. Oflayıp öne doğru eğildi. "Tamam," dedi sakin bir sesle. "Git onunla. Son kez buna izin vereceğim. Son kez seni kendi ellerimle ona göndereceğim ama son. Anladın mı?"

Cehennem Sonesi (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin