ateşten çarşaf

1.8K 213 195
                                    

Elçin bana buradaki ilk senesinde yaşadıklarını anlatmıştı bir keresinde. Sevgilisini, yakın arkadaşıyla bastığını ve sonra bir daha asla kimseyle bir ilişki içine girmediği. Hayatta her zaman kazık yiyebilirsin, demişti. Ve ne var biliyor musun? Birinin sana kazık atacağını hissedersin. İpe gideceğin zaman bunu hissedersin

"Bir şey soracağım," dedim gözlerimi geceden çekmezsen. Çıplak bedenime sardığı kollarını daha da sıkıp beni kendine yasladı. Uzun bir sevişmenin ardından şimdi öylece yatmış geceyi izliyordum, yorgundum. Bedenim daha önce hissetmediği bu duygular karşısında şoka girmişti sanki. İlişkiye girmeyi ikimizde reddettiğimiz için bu konu üzerinde yoğunlaşmamaksa en az yoran şeydi. Ancak ne yazık ki kendime kanıtlamaya çalıştığım şeyin altında, hiçbir şeyin altında ezilmediğim kadar ezilmiştim. Onu öpmek veya ona dokunmak bana uzun sürekli rahatlama sağlamıyordu.

"Sor," omzumu öptü. 

"Bu ilişki," sorup sormamak konusunda çok kararsızdım ama beynimin içindeki o kurt gittikçe büyüyor, rahatsız ediyordu. "Ne olacak Toprak? Yani ben sadece, bilmiyorum. Birlikteyiz ama bunu saklamamız gerek. Beni ailenle sadece öğrencin olarak tanıştırabilirsin. Biz en fazla bu kadar ileri gidebiliyoruz. Sadece ilerisini merak ediyorum."

Dudaklarını boynuma yaslayıp ıslak bir öpücük bıraktı. "Nereden çıktı şimdi?" 

"Bir ay oldu, Toprak. Bir aydır birlikteyiz ama kaçak görüşüyoruz. Biri öğrenecek diye diken üzerindeyiz. Bu seni rahatsız etmiyor mu?"

"Ediyorsa ne olacak?"  sesinden sinirlendiğini anlayabilmiştim. "Ayrılmak mı istiyorsun? Anlamadım."

Ayrılmak istiyor muydum? Bazen istiyordum. Onu ne kadar seversem seveyim, ona ne kadar aşık olursam olayım bazen bunu sonlandırmak istiyordum çünkü sadece acı veriyordu. Ben henüz yirmi iki yaşındaydım. Yolun çok başında, daha kalbimi bile tanımayan bir çocuktum sadece. O ise çoktan hayatını kurmuştu ve bana ihtiyacı yoktu. Aşk diye zırvaladığı şeyin anlık büyü olduğunu da biliyordum. 

"Barış? Ayrılmak mı istiyorsun diye sordum?"

"Öyle bir şey demedim. Sorularıma neden cevap vermiyorsun?" 

"Ne olsun istiyorsun?" kollarını çekip doğrulduğunda bir anlık üşüdüğümü hissettim. "Ne duymak istiyorsun? Evlenelim mi dememi bekliyorsun? Anlamıyorum. Seni seviyorum ve bu seni tatmin etmiyor. Bana bir kere bile seni seviyorum demedin ama şimdi kalkmış bana geleceği soruyorsun!"

Zaten bir yerde patlak vereceği belli olan bu sorunsuz düzen, en sonunda gerçek yüzünü gösteriyordu. Doğrulup oturdum; bacaklarımı yataktan sarkıttığımda ona bakmamayı tercih etmiştim çünkü bu işin daha da büyüyeceğini biliyor, yumuşamak istemiyordum. 

"Sadece soruyorum!" diye çıkıştım. "Ben saklanmaktan yoruldum artık! Sana en başında demiştim, bu işin ucu yok demiştim. Ne olacak benimle mezun olup beni kollarının altına mı alacaksın? Beni ailenle tanıştıramazsın bile."

"Neden seni ailemle tanıştırmamı istiyorsun? Ne yapacaksın? Beni tanısan yetmiyor mu? Sadece birbirimizi sevsek yetmiyor mu? Hoş! Sen beni seviyor musun onu bilmiyorum ama!" Derin bir soluk alıp ayaklandım. Önce çamaşırımı giyindim, ardından pantolonumu. 

"İşi götünden anlıyorsun," diye çıkıştım tişörtümü giyerken. "Gerçekten sıkıldım. Sürekli bir halkanın etrafında dönüyorum gibi hissettiriyorsun. Seni seviyorum deyince her şey bir anda harika oluyor sanıyorsun."

Benim gibi ayağa fırladı ancak sadece çamaşırını giyinmişti. "Nereye gidiyorsun?"

"Yurda," dedim sinirle. "Beni ciddiye bile almıyorsun! Senden bir gelecek zaten beklemiyorum ama bana beni yatıştıracak bir şey bile söyleyemiyorsun."

Cehennem Sonesi (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin