düş havuzu

1.8K 226 80
                                    

Bundan öncesinde hep normal bir hayat için uğraşıyordum. Güzel olmasına bile gerek yoktu, normal olsaydı yeterdi. Ancak şimdi dikildiğim ağacın önündeki meyveleri toplarken güzel olmasını diliyordum artık. Mutlu olmak, yaşadığım kötü şeyleri unutmak istiyorum. Hak ettiğimi düşünüyordum zira. Evet, büyük hatalar yapmış olabilirdim ancak gülmeye de ihtiyacım vardı.

"Ne zamandı hatırlamıyorum," dedi parmakları yanaklarımı okşarken. Enes abi yine arkadaşında kalmaya gitmişti, Muzaffer abi ise halı saha maçı var deyip çıkmıştı bir saat önce. Masada oturmuş sözde film izliyorduk ancak ikimizin de dikkati orada değildi tabii ki. Biri odaya girer de yanlış anlar diye ışık bile açıktı. "Ama bir zaman sonra seni ondan kıskanmaya başladım. Başta bana vakit ayırmıyorsun diye sinirlendiğimi düşündüm ama sonra anladım işin rengini. Sürekli sinirlenmemden, tatsız olmamdan ve özellikle sen onda kaldığın geceler aşırı ani öfke patlamalarımdan Muzaffer bir şeylerin ters gittiğini anladı. Sonra ona itiraf ettim. Şaşırdı tabii," güldü. Ben de şaşırmıştım. Bunu beklemediğim çok açıktı. 

"Bana hiç yansıtmadın," dedim. 

"Başlarda evet," dedi cevaben. "Seni huzursuz etmek istemedim çünkü zaten bir tuhaf görünüyordun. Ama o sabah, boynunu öyle görünce aklımı kaybediyorum sandım. Dayak yemiş olmana zaten sinirlenmiştim ama onun sana dokunması ve senin bundan zevk aldığın düşüncesi yedi beni."

"Elçin peki? O nereden biliyordu?"

"O da kendisi anladı. Sana bakarken, seninle konuşurken büründüğüm tavırlar beni çok ele vermiş öyle demişti. Sahilde kavga ettiğimizi hatırlıyorsun değil mi? Sana seni sevdiğimi ilk o zaman itiraf ettim ama sen anlamadın."

Gözümün önünde oynadı bir kere daha. O gün bunu anlayacak kadar açık değildi zaten kafam. "Sana birçok kez sinyal verdim aslında ama hiçbirini anlamadın." Aptallığıma güldüm. 

"Beni gerçekten seviyor musun?" diye sordum gözlerine bakıp. Aslında cevabı tam orada asılıydı ama duymak istedim. Görmek, dokunmak istedim.

"Seviyorum tabii ki," dedi. Sesinin o yumuşacık tonunda boğuldum. Biliyordum, sevgisini hissedebiliyordum. Toprak'ın sözde sevgisinin aksine tenime işliyordu. Beni sakınması, koruması, her daim sevgisini belli etmesi aslında daha önce hiç sevilmediğimi söylüyordu bana zaten. İçimden taşan şeyi kontrol edemedim.

"Ben de seni seviyorum," dedim gerçekten içimden gelerek. "Eğer tüm bunlar olmasaydı, belki de birbirimizi geç bulacaktık bilmiyorum. Olaya en iyi yönünden bakmaya çalışıyorum."

"Boşver,"  avucu yanağımı okşadı. "Geçmiş geçmişte kalsın. Önemli olan yanımda olman."

Beni öpmesini istedim ama çok riskliydi o yüzden kafamı filme çevirdim. "Yurtta olmaktan nefret ediyorum," dedim sonra. Bu onu güldürdü. Eğilip boynuma ufak ama tüm bedenimi titretecek bir öpücük bıraktı. 

"Çay alalım mı? Film sarmadı. Muzaffer de gelir zaten birazdan."

"Olur," dedim. Gök gürledi ama umursamadım.

**

"Sizden gerçekten nefret ediyorum!" Elçin tostunu parçalaya parçalaya yerken söylendiğinde ben onu umursamadan kaydırıyordum yine. Muzaffer abi suçlu çocuk gibi oturuyordu yanında. "Biriniz bitiyor biriniz başlıyor! Sahip çıkamıyor musunuz kendinize? İradeniz mi yok? Hiç mi demiyorsun benim sevgilim var üzülür!"

Muzaffer abi dün maçta kavga etmişti. Elçin'in bu kadar bağırdığı şey ise sadece ufak bir patlamış kaştı. İçim şişmişti on dakikadır azarlamasından dolayı. Muzaffer abi de bir ara uyuyacak olmuştu ama Elçin o kadar çok kızıyordu ki kendine geliyordu hemen. Yüksel bir an önce gelseydi ve yemeğe gitseydik artık. Telefonu kilitleyip ceketimin cebine soktum. 

Cehennem Sonesi (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin