iki kere iki

1.8K 215 172
                                    

Vesile olmak. Aslında hayatımızın her noktasında olduğu halde çok nadir farkındalığına vardığımız bu durumu düşünüyordum. Ben Muzaffer abiyle oda arkadaşı olmuştum, Elçin ise gelip kendisi benimle arkadaş olmuştu ve ben birlikte olmalarına vesile olmuştum. Şimdi kafede oturmuş karşımda mıç mıç olan ikiliyi izlerken daha iyi idrak edebiliyordum bunu.

"Tamam bunu da ye," Muzaffer abi pes edip güldü ve Elçin'in önüne tatlısını uzattı. Yüksel abi sevgilisinin yanındaydı, birazdan geleceğini söylemişlerdi. O kadar sinirli hissediyordum ki yurda gidip yatmak istiyordum. Neden bu beni sinirlendiriyordu onu da bilmiyordum zaten. Benimle barışmak için çabalayacağına kız arkadaşıyla vakit geçirmesi asabımı bozuyordu. 

"Sıkıldım," dedim arkama yaslanıp. "Çocuğunuz gibi geldim buraya zaten." Elçin güldü ama Muzaffer abi gülmemek için tutuyordu kendisini. "Ne sırıtıyorsunuz?" diye sordum ters ters. "Herkes sevgilisiyle maşallah. Ben de bulacağım bir tane."

"Senin derdin Yüksel mi?" diye sordu Elçin çatalını sevgilisinin tatlısına batırırken. 

"Ne alaka?" diye inkar ettim. Salep söylemiştim ama içimi baymıştı bu da. "Nereden çıkartıyorsun saçma saçma konuşma." 

Garsonu çağırıp bir tane portakal suyu rica ettim. Onlar bana gülüp dalga geçerlerken Yüksel abi gelip yanıma kuruldu. Kolu, arkamdan sandalyeye yayıldığında doğruldum. Onunla hiçbir şekilde temas etmek istemiyordum çünkü en ufak bir dokunuşu bana saçma şeyler düşündürtüyordu. 

"Bir türlü bırakamadın he kızı," Muzaffer abi gülüp söyledi ve gözlerime baktı. Bense bakışlarımı salepime çevirdim. Yarısı içilmiş, bardağın iç kenarlarına tarçınlar yapışmıştı. Çay kaşığını alıp tarçınları salepe batırmaya başladım ağır ağır. 

"Sorma ya," dedi gıcık gıcık. "Vakit nasıl geçmiş valla hiç anlamadım. Ee siz ne yaptınız?"

Kafenin kapısındaki çın çın öttüğü zaman kafamı kaldırdım istemsiz olarak. Onu yeniden göreceğimi hiç düşünmediğim için biraz şaşırmış ancak biraz da mutlu olmuştum. O gün adını sormadığım için de bir miktar pişman olmadım değildi. Bal saçlarını tepesinde dağınık bir topuz haline getirmişti. Yüzündeki hafif makyaj ile harika görünüyordu; yanındaki arkadaşlarına gülüp bir şeyler söyledi. Üzerindeki siyah balıkçı yaka bluzunun üzerine tercih ettiği haki renk jilesi ona o kadar yakışmıştı ki kendimi alık alık onu izlerken buldum.

"Neye bakıyorsun sen öyle?" diye sordu Elçin. "Çaktırma," dedim kısık sesle. "Sana bir kızdan bahsetmiştim ya, o burada içeri girdi şimdi. Bak yeşil elbiseli."

Ben kafamı eğdiğimde Elçin dönüp arkasına baktı. "Ne kızı?" diye sordu Muzaffer abi çayından bir yudum alıp. Elçin önüne döndüğünde bana gözlerini kısıp baktı, ona gülüp öpücük attım.

"Hayatında gördüğü en güzel kızmış," dedi bana laf sokarca. "Senden sonra," diye atladım hemen ama tabii ki bunun için geçti. "Hakikaten çok güzelmiş bu arada, çağırsana masaya."

"Adını bilmiyorum ki. Keşke görüp gelse." Bir yere oturmuşlardı ve buradan onu izleyebiliyordum. Yüksel abi ofladı. 

"Nasıl oluyor da ava giderken av olabiliyorum?" Dediğini anlamamıştım; diğerleri buna gülerken ben sadece onu izliyordum. Ondan hoşlanıyor falan değildim sadece o kadar güzeldi ki ondan gözlerimi çekmek istemiyordum. İçimde bir şeyleri kıpraştırmadan, kalbimin ritmini bozmadan öylece bakmak istiyordum. Sonra gözleri beni buldu, gülümsedi ve arkadaşlarına bir şey söyleyip kalktı masadan. 

"Aha valla geliyor," dedim ne yapacağımı bilemeyip. Yüksel abi önümdeki salepi alıp bir yudum içti. "Orasıyla ben içiyordum," dedim ona ama zaten birbirimizin ağzından tiksinmiyorduk. Yine de ona sataşmak istemiştim.

Cehennem Sonesi (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin