özel6: no no no drama

1K 94 6
                                    

Hayatın ne kadar hızlı aktığını insan en çok zaman ayaklarına dolandığında fark ediyordu. Durup düşünürken bile geçen zaman hiç beklemezken boğulmaktan da ileriye gidemiyordu üstelik. Parmağımdaki alyansa bakıp kendi kendime gülümserken fırındaki yemeği yakmıştım ve zaman, iki dakika mutlu olmamı bile beklememişti. Zaten yemek yapmakta çok kötüydüm üzerine bir de yakmıştım alık alık bakınırken.

Ellerimi tezgaha yaslanıp kömürden hiçbir farkı kalmamış tavuklara baktım üzülerek. Hayvanlar gittikleri yerde ızdırapla kavruluyorlardı muhtemelen. Kapının kapanma sesini duyduğumda gözlerimi yumdum sıkıca. "Barış?" anahtarın cam kaseye yuvarlanışının sesi. "Bu koku ne?"

Izdırap kokusu.

"Tavuğu yaktım," diye mırıldandım o mutfağa girince. "Yapacağım sadece piştiklerinde onları çıkartmaktı oradan."

Ellerini beline koyup gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Yanıma kadar gelip tepsinin içindeki tavuklara bakarken ise sadece gülümsemişti. "Olsun," dedi. "En azından altına fırın kağıdı koymayı akıl etmişsin. Söyleriz bir şeyler."

Ona doğru dönüp ofladığımda omuzlarımdan tutup kendisine çekti beni. "Çok özledim seni boşver tavuğu," kollarımı beline sarıp boynunu öptüm. "Tüm gün canım çıktı. Sen ne yaptın? Var mı haber?"

Cıkladım. Birçok şirkete cv bırakmıştım ancak henüz dönen yoktu. Bütün gün evde durup günün bitmesini beklemekten başka bir bok da yapmıyordum. Geri çekildiğimde eliyle saçımı geriye itip yanağımı sevdi. "Olsun," diye mırıldandı yine. "Terfi aldım sonuçta, sıkıntı değil. Hesaplamalarıma göre üç ya sonra gidebiliyoruz yurt dışına. Babam da biraz yardım edecek. Zaten çok kalmayız, bir hafta yeterli."

"Evleneceğiz ve beş kuruş katkım yok," dudak büktüm. "Bari kafede falan işe gireyim o süreye kadar. Ne olsa kâr."

"Kafeden kazandığınla buradan havaalanına gideriz taksiyle, iyi olur."

Gözlerimi devirdim buna. Haksız değildi, çok bir şey vermiyordu kafeler ancak hiç yoktan iyiydi sonuçta. Yemek söyleyip koltuğa kurulduğumuzda ben hâlâ alyansıma bakıyordum. Ne kadar bakarsam bakayım bastıramıyordum içimdeki mutluluğu. "Çok mu sevdin?" diye sordu gülerken. Başımı salladım sadece. İçime bir dinginlik çökmüştü. Rahatlık, huzur ve bu güzel duyguların türevleri tarafından kuşatılıyordu her bir parçam. Parmağımla alyansın üzerindeki minik güneşe dokundum.

"Bir insanın, bir insanı böyle sevmesi nasıl mümkün olabilir?" diye sordum dalgın dalgın. "Sanki içi parçalanacakmış da içine karışacakmış gibi. Sanki kalbi eriyip ciğerlerine dolacakmış gibi."

İç çektim. "Kalbimi ağrıtan bir sevda ama nasıl da mutluyum," dedim gülerken. "Sanki bunları yaşamak için bedelimi önceden ödemişim gibi."

Şakağımı öptüğünde başımı omzuna doğru bıraktım. Gözlerimi huzura yumdum. Ellerimi tutan mutluluğa güvendim ve kapattım gözlerimi. Artık benden yana tıkırdayan zamana güvendim. Ellerimi kavrayan sıcak ellere, kalbimi sahiplenen kalbe, gözlerime bakan yıldız dolu gözlere...

Cehennem Sonesi (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin