tepedeki boş kilise

1.7K 216 155
                                    

Çarşamba günü, öğleden sonraydı. Bir gece öncesinde film izlediğimiz için çok geçe kalmış ve sabah da çok geç kalkmıştık. Ahmet amca ile yaptığımız konuşma üzerinden ise iki gün geçmişti. Bu iki gün boyunca sanki hep onlarlaymışım gibi hissettirmişlerdi bana. Beni gerçekten kabul etmek, yanlarına almak istiyorlardı.

"Baba Şukufe'nin maması bitmiş," dedi Yüksel abi elindeki koliyi kasanın yanına bırakırken. Markete gelmiştik çalışmak için. Ben kasaya geçmiştim, Yüksel abi marketi düzenliyordu Ahmet amca ise oturmuş gazete okuyordu. Gözündeki, kulaklarına iplerle bağlı ince yuvarlak gözlüklerinin üzerinden baktı Yüksel abiye.

"Daha yeni almadık mı biz bu kızın mamasını?"

"Yiyor baba," dedi koliyi açıp. "Her gün eve ekmek alıyorsun ama. Benim kızımın mamasına mı laf edeceksin şimdi?"

"Hergele," dedi geri gazetesine dönerken. Yüksel abi bana dönüp güldü ve göz kırptı. "Al oğlum kartı kullanmasını biliyorsun." Markete genç, iki tane kız girdi ve gülüşerek raflara ilerlediler. Arada bana bakıp gülüşüyorlardı. İstemsizce güldüğümde ise sanki onlara gülmüşüm gibi oldu. Yüksel abi yerinde doğrulup ifadesiz bir suratla kollarını önümdeki kasaya yaslayıp bana eğildi. 

"İş başında oynaşmak yasak," diye fısıldadı. "Flört etmek de yasak."

"Flört falan etmiyorum," dedim. "Yanlışlıkla oldu." 

Gözlerini kısıp işine geri döndüğünde kızlar kasaya gelmişlerdi. Bu uyarı beni biraz rahatsız hissettirdiği için kafamı kaldırmadım bile. Kimseyle gönül ilişkisine falan girmek istediğim yoktu; halihazırda bir tanesini zor sindirmiştim zaten. Salı akşamı, konuşmak istiyorum diye mesaj atmıştı. Aklımı toparlayıp mantıklı düşünmemi, ayrılmamızın saçma olduğunu da yazmıştı ama cevap vermemiştim. Düşünecek bir şey yoktu. Buna devam edemezdim. O yokken iyiydim ben. Artık iyi olacaktım çünkü gerçek sevgiyi bana vaat eden insanlar vardı yanımda.

"Al iç," Yüksel abi önüme meyveli soda koydu. "Yüzün asıldı yine hayırdır?"

Omuz silktim yalnızca. Ahmet amca yandaki manavla çay içeceğini söyleyip gittiğinde dükkanda ikimiz kaldık. Geçirdiğimiz süreç boyunca beni ne kadar iyileştirdiğini düşündüm. Düşsem de kaldırmış, boğulsam çekmiş, her türlü derdime derman olmaya çalışmıştı. Tüm hayatımın zorluklarını biriktirip ona sahip olmuştum sanki. 

"Elçin arıyor mu?" diye sordu bir tane çikolata açıp ağzına götürürken. "Evet," dedim. "Sürekli konuşuyoruz. Neden?"

Bu sefer o omuz silkti, sodamdan bir yudum aldım. "Ne bileyim sizi hiç konuşurken görmüyorum ya belki ondan sorasım geldi. Muzo hiç yazmıyor bana piç." Güldüm çünkü Muzaffer abiden ilgi beklemesi komikti. 

"Manitası var artık. Üzülme senin de olur." Sevgilisi olursa üzülürdüm. Elçin için üzülmemiştim ama Yüksel abi için üzülürdüm çünkü ilgisini kimseyle paylaşmak istemiyordum. Bunu fark ettiğimde, kendimden çok utanmıştım. Ama sonra onun da zaten kalbinin dolu olduğu aklıma geldi ve hemen düzelttim zira kötü bakıyordu. "Gerçi sen zaten birinde takılı kalmışsın," dedim. "Sen de başkasını sevemezsin ki."

"Ne demekmiş o? Kimde takılı kalmışım ben?"

Bakıştık yalnızca. İçimin sancıması şaşılacak bir şeydi, kalbim iki parçaya bölünüyor gibi hissediyordum. Ahmet amca içeri girdi aceleyle. "Sipariş var," dedi şarküteri kısmına giderken. "Götürüver Yüksel."

"Tamam baba."

Akşam olduğu zaman Yüksel abinin buradaki arkadaşları onu kafeye çağırmıştı. Gitmek istememiştim ama beni de gelmem konusunda zorluyordu. İçimden hiç gelmiyordu çünkü zaten kafam tüm gün hesap kitap yapmaktan dolayı kazan gibiydi; muhabbet çekecek halim yoktu. 

Cehennem Sonesi (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin