sinek ve kelebek

2.1K 235 155
                                    

İçimi kaplamış tüm duygularım, beni endişelendiriyordu. Bataklığımın üzerine çiçekler ekerek onu güzelleştirmeye çalışıyor gibi görüyordum kendimi bazen. Boşa, anlamsız ve bir o kadar da imkansız bir uğraştı. Hissettiğim her güzel duygunun kurduğum kalemden içeri sızmaya çalışan bir düşman olduğunu düşünüyordum zira kendime olan güvenim bile muallak bir konumdaydı. 

"Bana söylemediğine inanamıyorum," dedi Elçin yüzüme acıyarak bakarken. Sonunda, bana vakit ayırabilmişti. Pilavımı kaşıklarken diğer yandan omuz silktim. "Of Barış. Nasıl gidiyor bari onu anlat."

Ağzımdakini çiğnerken gülümsedim ve bu onu güldürdü. "Güzel," yedim yuttuktan sonra. "Yolunda şimdilik. Ama tabi bir illüzyon olmadığını da bilmiyorum. İçimde garip rahatsız bir duygu var, sanki yanlış yapıyorum hissi."

"Yani, olabilir. Çok normal bir ilişki olduğunu savunmayacağım."  Konuşmadık bir süre; yemeğimi yerken tek düşünebildiğim yaşadıklarımdı. Tüm hayatımı savaşarak geçirmişken şimdi düze çıkmak, sanki büyük bir yalanın içerisinde yaşıyormuşum gibi hissettiriyordu. Sanki ufak çocuğu aşıya götürmek için verdikleri şeker gibiydi yaşadıklarım. Beni, korkunç bir şeye götürmeden önce gözümü boyuyordu. 

"Bilmiyorum,"  kafamın içindeki düşüncelere sesli cevap verirken Elçin yemeğini bitirmiş peçetesine uzanıyordu. "Mutlu olmam gerek belki ama olamıyorum. Bir yerde, zincirin halkasını ters veya eksik takmışım gibi. Gömleğimin düğmelerini eksik düğmelemişim gibi."

"Sana bu kadar yanlış hissettiriyorsa neden bırakmıyorsun Barış?"

Neden bırakmıyordum? Kalbimi sızlatan şeyin aşk olduğunu biliyordum ve aşk, eminim ki bu kadar yakıcıydı. İçimde iki yana doğru ayrılırken kopup parçalanacaktım sanki. "Seviyorum," dedim ben de tabaktaki pilav tanelerini kaşığıma itelerken. "Aşığımdır? Ne bileyim işte onlardan."

Seni görebilir miyim? Bugün derslerim dolu, akşam görüşemeyeceğiz.

Nabzım damarlarımı sıkıştırırken gülümsedim mesajına. "Aşk doğru hissettirir Barış," başımı kaldırıp Elçin'e baktığımda sıkıntıyla dudak büktü. "Yanlış, rahatsız veya huzursuz değil. İyi düşün."

Minik bir kurt beynime sızdı. Yavaş yavaş yiyecekti beni, bitirdiğinde sağlıklı kalmayı umdum. En azından hayatta kalmayı...

**

"Programının böyle dolduğunu görmedim daha önce?"  Arkasına yaslanmış beni izliyordu. Oturduğum yerde, masasının üzerindeki kalemlerle oynuyordum. Geleli on dakika olmuştu ancak yine de kendimi heyecanımdan sıyıramamıştım. Bu his başlarda anlaşılabilir olsa da biraz rahatsız etmeye başlamıştı artık. Ne zaman normale dönecektim? Sonra mavi cehennemlerine değiyordu gözlerim ve biliyordum ki asla dönemeyecektim. Kalbim onu hissettiği an çırpınmaya başlayacaktı. 

"Değişiklikler falan oldu geçici,"  yorgun görünüyordu. "Bu hafta biraz yoğun geçecek." Anladım manasında başımı salladım; bakışlarım ondan ayrılıp oturduğum sandalyenin önündeki ufak masanın üzerindeki hukuk dergilerine düştü. Alt dudağımı yemeye başladım çünkü gerginliğimi atamıyordum bir türlü. 

"Vizeler geliyor," dedim sonra ona dönüp. "Sibel'in derslerini nasıl yapacağız?"

"Onunda açıklanır sınav çizelgesi bir iki güne. Merak etme küçük avukat,"  güldü ve öne doğru eğildi. "Sana engel olmayacağız."

"O anlamda demediğimi biliyorsun," dedim ben de gülerek ama arkama iyice yaslandım sanki yapabilirmişim gibi. Gözlerim dudaklarına düşüverdi ve kafamın içerisinde onlarca cam çatladı. "Ne zaman isterse çalışabiliriz. İyi gidiyor, bozmasın."

Cehennem Sonesi (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin