yakamoz bahçesi

1.6K 220 80
                                    

Sağanak yağışın olduğu Çarşamba akşamıydı. Enes abi bu gece arkadaşının evinde kalacağını söyleyip gitmiş, Muzaffer abi de Elçin ile buluşmuştu. Odada ikimizdik ve bu beni o kadar geriyordu ki ne yapacağımı şaşırıyordum. Kendimi barfiks aletinde yukarı çekerken o da arkamda masada oturmuş bilgisayarından bir şeyler bakıyordu. 

"Hadi bitir de gel film izleyelim," dedi. Artık ona inat veya surat yapamıyordum. Onu o kadar özlüyordum ki içimdeki o duvarlar kırılıyordu. Sürekli bir şeyler yaptığım, birlikte vakit geçirmekten zevk aldığım insandan kaçmak zordu.

"On tane daha," dedim nefes nefese. Kendimi çok zor yukarı kaldırıyordum artık, gücüm kalmamıştı. Ellerimi bırakıp yere bastığımda dizlerim bile titriyordu. "Acayip yoruldum," dedim ona dönüp. Arkasına yaslanıp çıplak gövdemi süzdü.

"Akşam akşam kendini bu kadar yormasaydın," dedi sadece. Omuz silkip karşısına oturdum ve başımı geriye attım. "Şöyle yapmasan?"

"Nasıl?" kafamı kaldırmadan sordum. Ancak cevap vermeyince kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Yılan tıslayarak deliğinden çıkıyordu yine. "Bana neden böyle bakıyorsun?"

"Nasıl?" ona sorduğum soruyu bana çevirdi. Ancak ben de onu taklit edip sorusuna cevap vermedim. Bilgisayarı kenara itip kollarını masaya yasladı ve bana doğru eğildi. 

"Beni hiç özlemedin mi?" İkimizdik, yalnızdık ancak sesi o kadar kısıktı ki kendimi kaybediyordum. Sevmeyi yasakladığım yüreğim, sanki inat yapar gibi ona kaymak istiyordu. "Özledim," dedim gözlerimi çekmeden. "Sen beni özledin mi?" 

Gülümsedi. Öyle güzel gülümsedi ki kendimi kötü hissettim ancak bu yanlış hissetmekten çok uzaktaydı. "Çok," dedi fısıldayarak. "Çok özledim." Ben de kendimi tutamayıp gülümsedim başımı eğerken. 

"Bir duş alayım," dedim yerimden ağır ağır kalkıp. "Sen film seç."

Onu orada bırakıp duşa girdiğimde bedenim yorgunluktan titriyordu. Daha iyiydim artık. Toprak'ı tamamen atlatmış, ruhumu sarmıştım. Evet kolay olmamıştı ancak yine de kalkmam gerektiğini biliyordum. Daha önce de düştün diyordum kendime, kalk ve yürümeye devam et. Takıldığın taşın büyüklüğünün ne önemi var ki zaten düştükten sonra? Kalktım ben. Yürümeye devam ediyor ve karşıma çıkacak şeyleri kabul etmek istiyordum. 

Duşakabine girip suyu açtım ve bir süre suyun altında dikildim sadece. Beni özlediğini söylemesi beni nasıl bu kadar mutlu edebilirdi? Ancak sorun, sadece benim mutlu olmam değildi. Toprak'tan sonra bana kalan tek şey sancılarım değildi ne yazık ki. Sürekli seviştiğimizden dolayı bedenim artık bunu sürekli istiyor bir haldeydi ancak şimdi, burada dururken, beynimin içini kontrol edemiyordum. Uzun zamandır bedenimden ayrılmamış arzum kontrol edilemez bir halde dönmüştü. İçerideydi, ikimiz yalnızdık, beni özlediğini söylemişti. 

"Saçmalama Barış," kendime söyleyip saçlarımı şampuanladım. "Saçmalama oğlum kendine gel. Arkadaşın o senin."

Kendimi güçlükle kontrol ederek attım üzerimden o istek halini ve oyalanmadan çıktım duştan. Altımda havluyla dolabımın karşısına geçtiğimde bir şeylerle oyalanıyordu. "Banyoyu yıkıyor dedim bende herhalde," dediğinde gözlerimi devirdim. Saç havlumla saçlarımı kurularken diğer yandan kıyafet seçmeye çalışıyordum. O kadar çok eşyam vardı ki, bazen kendime bunu yaptığım için kızıyordum.

"Hamam olmuş içerisi," dedi tam arkamdan. İrkilip ona döndüğümde ise burun buruna geldik. "Tenini yakarsın bu sıcakla." Parmaklarının tersini omzundan dirseğime kadar olan alanı gezdirdi tüy kadar hafif bir dokunuşla. "Sen giyin, ben geliyorum hemen. Çay alacağım."

Cehennem Sonesi (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin