özel4: jüpiter ve taşları

813 97 9
                                    

Parmaklarımın arasındaki parmaklarını okşuyordum belli belirsiz. Sıkıştığımız koltuğumuzda ikimizde kımıldamadan film izliyorduk; aslında ben biraz izliyor biraz da ona dalıp gidiyordum. Bedenim bedeninin üzerine çullanmıştı birazcık ve bununla ilgili hiçbir sıkıntım yoktu. Nabzım gittikçe daha da düşerken gözlerimi kapattım.

"Uyuyacak mısın?" diye sordu dudaklarını kulağıma sürtüp. Huylandığım için başımı o tarafa eğdim ve bu onu güldürdü.

"Hayır ama ağırlık çöktü."

"Film sarmadı mı?" üzerine biraz daha yerleşip gözlerimi kapattım yeniden. O filmi izlemeye devam etti ve ben varlığıyla biraz daha mayıştım. Beynim hâlâ açıktı ancak gözlerim, oradan bağımsız biraz merkez gibi kapanmışlardı çoktan.

"Şimdi bir dilek kaysa ne dilersin?" diye sordum uyuşuk uyuşuk.

"Türkçe konuşabilmeni," dedi gülerek. Ne dediğini anlamamıştım; parmaklarıyla çenemi kavrayıp başımı kaldırdığında zorlukla gözlerimi araladım. "Yıldız kaysa diyecektin. Askerliğini yapmış olmanı dilerdim. Bir de para, çok para."

Güldüm bunun üzerine. Altı ay nasıl geçecekti sahi? Bedenimi ona çevirip kolumu beline sardım. "Sen ne dilerdin?"

Yüzümü boynuna gömüp kokusunu çektim içime. "Hiçbir şey," diye mırıldandım. "Sana sahibim zaten."

"Böyle tatlı tatlı konuştuğunda sana dayanamıyorum biliyor musun?"

Güldüm bunun üzerine. O filmini bitirene kadar ben de yarı uyur yarı uyanık kaldım üzerinde. Omzuma belirsiz şekiller çiziyor, arada saçlarımı itip alnımı öpüyor, yanağımı ve boynumu seviyordu. Kokuma bulanan kokusunu seviyordum. Tenime karışan tenini seviyordum. Bana kattığı hayatını seviyor, ondan kımıldayamıyordum.

"Bitti film, yatağımıza gidelim mi?"

Sesimi bile çıkartamayacak kadar mayışmış bir haldeydim. Zaten neredeyse uyuyordum; biraz daha kıyılara yaklaştığım zaman biliyordum ki kopacaktım. Saç tellerimi parmağına dolayıp çekiştirirken nazik hareketlerle, diğer yandan adımı fısıldıyordu. Bazen bazı şeyler o kadar gerçeklikten uzak bir güzellik kazanıyordu ki aklımın bulandığını hissedebiliyordum. Bazen, her şey iç içe girecek kadar eriyordu.

"Yüksel," diye sızlandım. "Yüksel."

"Söyle neden Yüksel'sin sen?" diye devam edip kıkırdadığında gülümsedim yalnızca. "Uyuyacaksın şimdi seni burada bırakamam. Yatağa birlikte gireceğiz hadi uyan."

"Biliyor musun şu an uyuyorum ben."

Parmaklarının tersi çene kemiğimi okşadı boydan boya. "Öyle mi?" başımı salladım. "Rüya da görüyor musun?"

Başımı salladım yeniden. "Lale'yi kaçırmışız. Bizim kızımız olmuş artık. Evlenmişiz, yüzüklerimiz o kadar güzel ki. İçlerinde bütün gezegenlerin şekilleri var minik minik. Ne anlama geliyor biliyor musun?"

"Hayır," diye fısıldadı kulağıma. "Ne anlama geliyormuş?"

"Seni evrenin her köşesinde seveceğim demek, neresi olursa olsun. Ne kadar uzakta olursa olsun."

Böyle rüyalar tabii ki görmemiştim ancak o da zaten görmediğimi biliyordu. İç geçirdim uykulu uykulu. Biraz doğrulduğunda mecburen ben de doğrulmak zorunda kalmıştım. "Hadi Barış," yanımdan kalkıp elimi tutarak uyuyan bedenimi kaldırdı. Bir gözüm açık bir gözüm kapalı takip ediyordum onu. Tek bildiğim şey onun varlığıydı. Kokusunun arkasında bıraktığı iz çarpıyordu yüzüme. Bazı anlar ona duyduğum sevgiden dolayı çıldıracak gibi hissediyordum kendimi.

"Gel bakalım," yorganı kaldırdığını seçmiştim. "Yat hadi."

Yumuşak ama soğuk yatağa girdiğimde yorganı üzerime örttü. O kadar rahattım ki kafayı kıracak bir duygu yeşeriyordu uyku ektiğim bahçelerimde. Işığı kapatıp gece lambasını açtı ve yanıma yerleşti hemen. Kolu karnıma dolanıp beni kendine çektiğinde iç geçirdim. "Barış," dudakları kulağımın altına sürtündüğünde oyunbozan bir yılan geçti omurgamdan.

"Hm?"

"Beni hep seveceksin değil mi?" daha sıkı sarıldı. "Hep ama. Ölene kadar."

Başımı salladım. Artık tamamen uyku yapışıyordu kirpiklerime. "Seni ölene kadar seveceğim Yüksel. Kalbimi görmüyor musun? Senin için çıldırıyor."

"Tamam," dedi. "Sadece bilmek istedim. Uyuyalım hadi."

Teslim oldum uykuya. Beni alan kaçıncı tatlı uykuydu bilmiyordum ancak onun yanındayken son olmayacağını da biliyordum. Şikâyetçi de olmayacaktım.

Cehennem Sonesi (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin