yağmur bulutu

1.8K 210 97
                                    

"Beynin ağrımıyor mu?" Deftere not almayı birkaç saniyeliğine bırakıp karşımda ders çalışan Yüksel abiye çevirdim bakışlarımı ama o önündeki kitaptan ayırmamıştı gözlerini. 

"Ağrıyor ağrımaz mı," dedim ve ofladım. Diğerleri odada yoktu; ikimiz saatlerdir ders çalışıyorduk. "Asıl senin beynin ağrımıyor mu?" Önündeki sayı cehennemine baktım. Kafasını kaldırıp gözlerime baktı kızarmış kahveleriyle. 

"Beynimi hissediyor muyum sence?" Güldüm ve notlarıma geri döndüm. Vize haftasına bir hafta kalmıştı. Geçen bir ay boyunca her şey o kadar normal, o kadar stabil ilerlemişti ki kendi hayatım olduğundan epey şüpheliydim. Toprak'la da iyi gidiyordu; hafta sonları onun evinde buluşuyor vakit geçiriyorduk ama hafta içleri epey zor oluyordu. Aramızda ufak tefek dokunuşlar dışında daha ileri bir boyuta çıkan ten teması olmamıştı henüz, bunu istiyor olsam bile. 

"Barış?" Yüksel abinin ismimi soru sorar tonda sormasıyla kalemimi bıraktım. Biraz molaya ihtiyacım vardı. O da benimle aynı düşünüyor olacak ki, elindeki kalemini kitabının arasına sıkıştırıp gözlüğünü çıkarttı. Dağılmış kahve saçları, kızarmış yanakları ve uykulu bakan gözleriyle bitmiş görünüyordu. "Bir şey soracağım sana."

"Tabi," yerimden kalkıp dolaba ilerledim. Birer soda ve birer çikolatayla birlikte masaya döndüğümde hareketleri beni takip ediyordu. Önce bir süre baktı yüzüme ve ardından: "Toprak ile ilgili ama. Sorabilir miyim?"

"Tabii ki," dedim sodasını açıp ona uzatırken. Kendi sodamı da açıp dudaklarıma götürdüm. Soğuk sıvı beynimi uyarmıştı, gözlerim açılmıştı resmen. 

"Aranızdaki bu ilişkinin nereye kadar gideceğini düşündün mü hiç?" sodasından bir yudum aldı. Düşünmüştüm. Hatta her gün en az bir defa aklıma geliyor, aynı hızla da def ediyordum. Bir geleceğimiz yoktu biliyordum. O neredeyse  otuz olmuştu, ailesinin onun için bir gelecek istediğine de emindim. Zaten bizden bir şey olmazdı gelecekte. Tüm ömrünü bana adayacak, benimle çürüyecek değildi. 

"Düşündüm," dedim sonra. "Düşündüm ama bir yere varılmıyor. Önünde sonunda ayrılacağımızı biliyorum."

"Peki neden bu ilişkiye devam ediyorsun?" Sorusu, inceden beni kızdırmıştı. Çünkü ben de bilmiyordum; sadece ona aşık olup peşine takılmış olmak beni kızdırıyordu. Ondan ayrılacak gücüm de yoktu çünkü ışığa kapılmış böcek gibi dolanıyordum etrafında. 

"Onu seviyorum," dedim gözlerine bakarak. Dilini yanağına bastırıp kafasını salladı ve: "Seviyorsun," diye tekrarladı.  "Neden?" diye sordum, soruyu kast ederek.

Omuz silkip bir yudum daha aldı içeceğinden. Bütün tadım kaçmıştı şimdi, sodamı masanın üzerine bıraktım. 

"Bilmiyorum sadece merak ettim. Peki yarın senden ayrılsa, ne yaparsın?"

"Neden bunları soruyorsun şimdi?" kaşlarım çatıldı. Bakışlarındaki buz asla erimiyordu.

"Soruyorum," dedi ağır ağır. "Merak ediyorum. Düşersen eğer ne yapacağını? Ne kadar sert bir duvara toslayacağından haberin yok. Ne yapacaksın?"

Toprak'ı sevmediğini, hatta ondan oldukça rahatsız olduğunu biliyordum. Bunca zaman ilişkime asla bir şey de dememişti ama şimdi böyle yorumlar yapması biraz canımı sıkmıştı. İçime kurt düşerken tek yaptığım bakışlarına karşılık vermekti. 

"Bilmiyorum," dedim. "Ne yapmam gerekecek?"

"Biliyor musun, ne düşünüyorum?"  Konuşmaya devam etmesini bekledim. Derin bir nefes aldı önce. "Hayatımıza giren insanlar, aslında bir sonraki için yer hazırlıyor. Yani mesela beni düşün, ağzım yandı. Bir daha sevmem zannettim ama hayır. Tekrar seversem bunu nasıl yapmam gerektiğini biliyor olacağım. Hangi taşa basmamam gerektiğini biliyor olacağım."

Cehennem Sonesi (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin