özel3: dayısının prensesi

1K 108 14
                                    

BEBEK ALERT!!!

*

Kollarım arasında tuttuğum minik, kolumdan bile küçük şeyle bakışıyordum. Küçük kahverengi gözlerini etrafta gezdiriyor, muhtemelen hiçbir bok anlamıyordu. Ufak burnu ancak parmak ucum kadardı ve neredeyse aklımı kaçıracaktım sevimliliğinden. Küçük ağzını açıp oynatıyor, kedi dili gibi olan dilini dışarı çıkartıp duruyordu.

"Çok çirkin bir şey bu," dedi Yüksel. Çenesini omzuma yaslamış, serçe parmağını da bebeğin avuçları arasına sokmuştu. Sevda anne ve Elçin mutfakta bir şeyler hazırlıyorlardı; Muzaffer abi ise sabır çekip bakıyordu Yüksel'e. "Sana benziyor Muzaffer."

"Daha hiçbir şeye benzemiyor," dedim ona gözlerimi kucağımdakinden ayırmazken. Parmaklarımla pembe yanaklarını seviyordum. "Ayrıca güzeller güzeli benim meleğim." Burnumu güzel kokan boynuna yaslayıp derin bir nefes aldım. "Sen ona bakma aşkım. O pis o."

Çirkin demesine takılmıyordu kimse. Çünkü herkes zaten dalga geçtiğini biliyordu. Çok hafifti; onu kollarımın üzerine hissetmiyordum bile. Ancak o kadar tetikte ve o kadar gergindim ki her yerim sancıyordu. İşaret parmağımın tersiyle yanağını okşadım. "Çok güzel kokuyor," dedim Yüksel'e dönüp. İleri uzanıp o da burnunu bebeğin boynuna yasladı. Gülümsüyordu ve bu beni de güldürdü. Ancak sonra uzanıp çenemi öptü belli belirsiz.

"Sen daha güzel kokuyorsun."

Kendimi tutamayıp kahkaha attığımda Muzaffer abi yüzünü buruşturdu. "İğrençsiniz," dedi bir yandan gülerek. "Gerçekten iğrençsiniz. Kızımın gözü önünde yapmayın. Psikolojisi bozuluyor."

"Anası Elçin onun," dedim kısık sesle. "Sence fingirdeyen insanlar psikolojisini etkileyebilir mi?"

Elini ensesine atıp sıvazlarken gülüyordu. Oldukça yorgun görünüyordu; bebek kolay değildi bunu zaten biliyordum ancak birince elden şahit olmak daha farklıydı tabii ki. Yine de mutlu olduklarını görebiliyordum. Elçin'in yüzünden akıyordu huzuru, Muzaffer abi ise ona hâlâ deli gibi aşıktı, yıllar hiçbir şeyi azaltmamıştı. Gözleri aynı ışıkla parlıyordu.

"Bir saate kadar yeriz," dedi Sevda anne salona girip berjere çökerken. Elçin ise yanıma gelip Yüksel'i ittirdi. Yüksel yanımdan kalkıp Muzaffer abinin yanına çöktüğünde eliyle hızlıca onun bacağına vurmuştu ve Muzaffer abi dudaklarını oynatarak ona küfür etti. Elçinse benim gibi gözlerini bir türlü bebeğinden alamıyordu. Ellerini koluma sarıp bebeğinin kafasındaki şapkasını biraz ileri ittirdi.

"Üşümez mi?" diye sordum açılmış tel tel saçlarına bakarken.

"Yok sıcak zaten içerisi."

Gözlerimi ondan alamıyordum. Bütün dünyayı soyutlayacak kadar temiz ve güzeldi. Herkesin varlığını unutturacak gibi hipnoz ediciydi. Yumruk yaptığı küçük elini ağzına götürdüğünde parmağımla küçük elini çektim ağzından. "Çıldıracağım şimdi," diye mırıldandım. Parmağım bile elinden büyüktü. "Gerçekten şimdi kafayı sıyıracağım Elçin. Bu çok güzel. Minicik."

"On santim büyüsün seni geçer he bu kız," Yüksel Elçin'e söylemişti. Muzaffer abi onun kafasına vururken gülüyordu. Geldiğimizden beri ne kadar alakasız şey varsa hepsinden konuşmuşlardı. Bense sadece kucağımdaki melekle ilgileniyordum. Parmak ucumu yanağına bastırıp çektim.

"Neden hiç büyümüyor?" diye sordum. Elçin gülüp kızının yakalarını düzeltip üzerindeki ufak yeleği düzeltti. "Büyüyor," dedi. "Kocaman oldu. Sen kocamansın dayısı."

Anlamsız mırıltılar çıkartan bebeğe döndüm. Lale. Çiçek kadar güzel ve eşsizdi gerçekten. "Keşke eve götürebileceğim bir şey olsaydı," dedim. "Nasıl bırakıp gideceğim?"

Cehennem Sonesi (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin