"Siyah kanatlı çocuğun masalını hatırlıyor musunuz? Hatırlamanız için kısa bir özet geçeyim. Her şey koruyucu bir melek ve bir insanın dostluğu ile başladı. Bu dostluk zamanla aşka dönüştü ve şeytanın öfkesini inanılmaz bir boyuta getirdi. Öyle planlar kurdu ki, onlara yaşayabilecekleri en kötü şeyleri yaşattı. Ama her seferinde başarısız oldu. Kadere karşı kazanması imkansızdı. Her zaman bu gerçeği inkar etti. Hataları yüzünden önce aklını, sonra aşkını, en sonunda tek dostunu kaybetti. Ve yine hatalarından ders çıkarmayıp hata yapmaya devam etti. Eğer delirirse kazanacağını düşündü. O kadar çok kötülük yaptı ki, gerçek bir şeytana dönüştü. İçindeki tüm iyilik parıltılarını silip attı. Artık kaybedebileceği hiçbir şeyi yoktu. Son planını çok iyi düşünerek hazırlamıştı ama faydasızdı. Güneş ve Ay'ı öldürmediği sürece asla kazanamayacaktı. Ve tam da bu yüzden, her intikam denemesinde planları suya düştü."
***
Bilincim açıldığında ilk hissettiğim şey başımdaki ağrı oldu. Oldukça yüksek bir yerden düşmüştüm ama yaşıyordum. Gözlerimi açtığımda etrafa bir göz attım ve şaşkınlıktan dilimi yuttum. Devasa bir kafesin içindeydim! Etraf giriş katına nazaran oldukça aydınlıktı ama karşımdaki televizyon hariç bomboştu. Ellerim arkamdan, bir kolona bağlanmıştı. Ağzım bağlı değildi ama zaten yer altından kimsenin beni duyabileceğini sanmıyordum. Fakat... Beomgyu! Beomgyu neredeydi?
"Beomgyu'yu mu arıyorsun? O bu duvarların arkasında, diğer salonda. Onu görmek ister misin?"
"Teyzem nerede? Onlara ne yaptın?!"
"Henüz bir şey yapmadım. Öncelikle kuralları anlatmama izin ver. Birincisi, burada ateş gücünü kullanamazsın. Bu kafes anormal bir güç algıladığı an yüksek dozda elektrik veriyor. Anında kül olursun. Tabii bu benim için de geçerli ama benim anahtarım olduğu için buradan çıkabilirim. İkincisi ise, buradan çıkmak istiyorsan dediklerimi harfiyen yapmak zorundasın."
"Acı çektirmek hoşuna gidiyor değil mi? Şu an istesen beni öldürürdün ama öldürmüyorsun."
"Bir yanlış, bir doğru. Amacım acı çektirmek değil, amacım intikam almak. Ve istesem seni öldürürdüm, evet. Ama bunu yapmayacağım. Çünkü intikamımı hakkını vererek almak istiyorum. Şimdi ilk gün ile başlayacağız. Ben televizyonu açacağım ve sen izleyeceksin. Bu kadar basit."
"İstersem izlemeyebilirim."
"Ah, evet doğru. Ama duyabilirsin, değil mi? Kulaklarını kapatamazsın sonuçta. Ayrıca annen ve babanın sesini özlemedin mi? Onları görmemek için gözünü mü kapatacaksın?"
"Anne ve babamın videosu sende ne arıyor?!"
"Bu sıradan, aile anılarınızın olduğu bir video değil Taehyun. Bu videoyu ailene bulaştırdığım lanetin ilk günü, yani ailenin katledildiği gün çektim. İyi seyirler!"
"Ne? Hayır. Hayır sakın bunu yapma! HEE YOUNG!"
Ben seslenene kadar çoktan kumanda ile televizyonu açmış, kahkahalarla kafesten çıkıp kapıyı kilitlemişti. Hayır, bu kadar cani olamazdı. Bunu yapamazdı!
"Bir zamanlar melekler ülkesi diye bir diyar varmış. Bu ülkede her meleğin bir görevi olurmuş ve hepsi hayatlarını bu şekilde sürdürürlermiş."
"PARK HEE YOUNG!"
Bağırışlarım da çırpınışlarım da bir işe yaramadı. Bu sefer çok büyük bir tuzağa düşmüştük ve nasıl kurtulabileceğimizi ben bile bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mumirón✔️
غموض / إثارة"Bir zamanlar melekler dünyasında yaşayan siyah kanatlı bir çocuk varmış, melekler dünyasında her melek kendi görevini yerine getirmeliymiş. Ama siyah kanatlı çocuk bir gün sıkılıp uzak diyarlara gitmek istemiş, oysa bilmeden evini terk etmiş." Taeh...