Karşımdaki adamı tanımıyordum ama Beomgyu'nun bahsettiği kişi olduğunu düşünüyordum. Hee Young'un yanında durmasından ve bakışlarından da belliydi. Emin olmak için Beomgyu'ya bir bakış attım ve başıyla onayladı. Adam birkaç adım yaklaşarak konuştu:
"Şeytanların neslini kurutabilecek tek melek çifti, bunu söyleyen pek zavallı olmalı. Fazla gülünç."
Beomgyu yanıma yaklaşıp boşta kalan elimden tuttu ve korkusuzca karşımızdaki şeytana baktı.
"Hiçbir zaman düşmanını hafife almamalısın şeytan. Biz sıradan melekler değiliz."
Hee Young acımasızca ağzını açacakken şeytan onun lafını kesti.
"Sıradan melek olmadığın için mi onu koruyamadın BEOMGYU?"
Beomgyu birden afalladı. Adımızı bilmesi normaldi, Hee Young ona her şeyi çoktan anlatmış olmalıydı. Öyleyse aklına o gün gelmiş olmalıydı.
"Beomgyu, Beomgyu beni dinle. O gece olanlar senin suçun değildi. Hee Young'un suçuydu."
Sorun olmadığını söyleyerek başını salladı. Sadece o an aklına geldiği için bir an kötü hissetmiş. Şeytan terastaki koltuklardan birine oturup bizi izlemeye başladı.
"Ee? Devam etmiyor musunuz? Ben sadece yedek oyuncuyum."
Yedek oyuncu derken neyi kastettiğini biliyordum. Hee Young'u yeneceğimizi anladığında savaşa dahil olacaktı. Ama hazırlıklıydık. Daha önce yaptığımız şeylerden haberlerinin olduğunu sanmıyordum çünkü o zaman kitap bizdeydi. Ayrıca sahilde kumlara yazdığım o şeyi görmüş olmalılardı. Birbirimize şans diledik ve ilk hamleyi biz başlattık.
Beomgyu, Hee Young'un üstüne bir buz fırtınası yolladı ve kısa süreliğine görüş alanı kısıtlandığı için hızla arka tarafa geçip üstüne ateşten bir kafes attım. Bunu ilk kez denediğim için ne olacağını bilmiyordum ama birden durdu. Kıpırdayamadı.
"Hee, öylece durmayacaksın değil mi?"
"KAPA ÇENENİ."
Hee Young birden sinirlenmişti. O adam dostu değil miydi? Öyle bir bakış atmıştı ki sanki düşmanına bakıyor gibiydi. Yere oturdu ve ellerini yere çarptığında kafes aniden küle dönüştü.
"Tek yapabildiğin bu mu? Sizi dakikalardır izliyorum ve tek bir ilerleme göremedim. Üçünüz de hayal kırıklığısınız."
Hee Young üstümüze koşarak ateş topları fırlattı ve son anda kaçtık. Ateşler koltuklara gelmişti ve yangın çıkacaktı, neyse ki Beomgyu son anda buz fırlatarak yangını büyümeden söndürdü. Hee Young şu an öncekinden daha öfkeli ve kontrolü kaybetmiş gibiydi. O adamın gazına geliyordu. Ama adam haklıydı, o da çok güçlüydü ve biz de çok güçlüydük.
"Bir şeyi unuttun Taehyun, siz iki kişi olduğunuzda ona karşılık verebiliyorsunuz. Beomgyu'yu duvara fırlattığı günü hatırlıyor musun? Eğer Hee Young isteseydi sen henüz gücünün daha yeni farkına varmışken seni yok edebilirdi."
Aklımı okuyordu. Gardımızı düşürmeye çalışıyordu ama başaramayacaktı. Biz iki kişi değildik, bizdik. Birdik.
Beomgyu çatının etrafındaki buzları tek bir noktaya toplayarak Hee Young'u tekrar sıkıştırdı. Bu sefer kollarını kıpırdatamıyordu.
"Pes et Hee, 45 saniyen kaldı."
45 saniye derken ne demek istemişti? Bir şey olacaktı, çok kötü bir şey. Beomgyu'ya döndüm, her türlü şeye hazırdık. Finali sona saklamıştık. Onun aklımı okumaması için elbette planı anlatmayacağım, ama hiç beklemedikleri bir şey olacak. Belki de bizim bile beklemediğimiz...
![](https://img.wattpad.com/cover/296396695-288-k862690.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mumirón✔️
Misterio / Suspenso"Bir zamanlar melekler dünyasında yaşayan siyah kanatlı bir çocuk varmış, melekler dünyasında her melek kendi görevini yerine getirmeliymiş. Ama siyah kanatlı çocuk bir gün sıkılıp uzak diyarlara gitmek istemiş, oysa bilmeden evini terk etmiş." Taeh...