003

461 40 20
                                    

Henry

Doktorun kapısının önündeyiz. Beline elimi yerleştirip teşvik edercesine sıkıyorum. Tedirgin bir gülümsemeyle yüzüme bakıyor. Endişelerini hissedebiliyorum.

Dünkü gösterimden sonra buraya gelmeyi kabul edeceğini biliyordum ama bir an bile düşünmeden atılması beklenmedikti. Dehşet içerisinde çarpılmış yüzü, yükselip alçalan titreşimleri aklıma gelince ürperdim.

Bana verdiği değer karşısında kendimi kötü hissetmiştim. Benden nefret etmesi için her sebebi veriyordum ama yine de bana güveniyor, canını ortaya koyuyordu. Evet, istediğim şey de buydu ama yine de...

Zile basıp parolayı söylüyorum. Kapı hızlıca açılıyor ve Carter'ın kalın çerçeveli gözlükleri arasından doğrudan bana ulaşan delici bakışları ile karşılıyorum. Uyarırcasına gülümseyerek selam veriyorum.

Carter'ı gerçekten de Brenner sayesinde tanıyorum, ama bizzat tanışmamız buraya gelmemle oldu. Daha doğrusu ofisini basmamla. Eve'in güçlerini geri getirmeye gönüllü olmadığını söyleyebilirim, ama birkaç akım yedikten sonra birden daha olumlu düşünmeye başladı. Neler yaptığımı, Vex ile Brenner'ın ölümünü ve dahası neler yapabileceğimi biliyor. Benden korkuyor, bu iyi bir şey.

Anlaştığımız üzere bizi ofisindeki masaya davet ediyor ve Eve'in telaşlı sorgulaması altına giriyor. Halsiz tavırlarımı korumaya çalışırken sert titreşimleri ensesinde hissetmesini sağlıyorum. Tek bir yanlış hareketinde öleceğinin bilincinde, diken üstünde soruları cevaplıyor. Zavallı Henry'i sadece ilahi bir güç kurtarabilir... Melodramatik konuşması karşısında içten içe eğlenmekten kendimi alamıyorum.

"Güçlerimi geri getirebilir misiniz?"

Gözlerimi Carter'a dikiyorum. Yanlış yapma lüksü yok. O da göz ucuyla bana bir bakış attıktan sonra yavaşça başıyla onaylıyor. Derin bir nefes alıyorum. Güzel, her şey yolunda.

"Bugün başlayabilir misiniz?" Eve'in gerçekten istekli olup olamayacağını kafamda tartıyorum. Zihnine girmeye çalışıyorum ama düşünceleri hızla akıp kayboluyor. Aklında bin tane tilki dolaşıyor gibi. İçten içe güçlerini geri istediğini düşünüp gurur duyuyorum.

Carter ayağa kalkıp laboratuvara giden yolu gösteriyor. Üç haftadır bunun provasını yaptığım için sakinim. Eve'i bazı testlere tabi tutacak, ardından tedaviye başlayacak. "Bunu istediğinden emin misin?" diye fısıldıyorum. Gülümsüyor ama gözleri her zamanki gibi ışıldamıyor. "Evet." Elinden tutuyorum. Eski anıları aklında canlanıyor olmalı. Koyu sis kalbimi bulutlandırıp geri çekiliyor.

Carter Eve'e içeri girmesi için izin verirken bizim camın arkasında durmamız gerektiğini söylüyor. Testlerin auramdan etkilenip yanlış sonuçlar vermemesi için ondan uzakta kalmam gerekiyor, bunu biliyorum ama yine de canım sıkılıyor. Brenner'ın emriyle onu yine bir hücreye tıkıştırıyormuşum gibi geliyor. Benden ne kadar da çekiniyordu. Dokunuşum bile onu titretmeye yetiyordu.

Ağzıma acı bir tat doluyor. O heriflerin altında çalışmaktan öylesine nefret ediyordum ki. Ölmeleri için yalvarmadığım bir gün bile olmamıştı.

Eve ortadaki yatağa uzanır, Carter da kabloları kafasına bağlarken parmaklarımla oynuyorum. İtiraf etmek istemesem de endişeliyim. Umarım bütün bunlar onu korkutmaz.

Carter yanıma geliyor, yüzünde tiksinir gibi bir ifade var. "Tedavi ne kadar sürecek?" diyorum aldırmadan. "Test sonuçlarına göre belli olacak." diye cevap veriyor tükürürcesine. Başını dik tutmaya çalışıyor ama düğmelere basarken elinin titrediğini görebiliyorum. Gülümsüyorum. Sahiden aciz yaratıklar.

004x001Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin