Final

395 39 77
                                    

Gözlerimi açar açmaz kapamak zorunda kaldım. Işık öylesine yoğun nüfuz ediyordu ki canım yanmıştı.

 Neredeyim ben? 

Sağır eden patlama sesi aklıma gelince kanım dondu. Ölüm çığlıkları. 

 Kalkandan çarpan tanecikler laboratuvarı yerle bir ediyor. Patlayan santralden sızan radyasyon dalgaları her zerreye karışırken oksijen odadan çekilmişçesine yok oluyor. Mavi kalkanın saydam ışıltısının titreyerek korumaya devam etmeye çalıştığını görebiliyorum. Kalbim ağzımda atıyor. 

Er ya da geç öleceğiz. 

Akımları nereye savurduğumu bile bilmeden ilerletiyorum. 

İçimdeki çaresizlik kasırgalar halinde dönüyor. 

ölmek istemiyorum,

                 hayır, 

ölmek için çok gencim

                 daha yaşayacağım bir ilişki,

              af dilemem gereken insanlar

           düzeltmem gereken bir dünya

         var

Kalkanın zayıflamaya başladığını fark ettiğimde çabalarımın nafile olduğunu anlıyorum. Korku adeta fiziksel bir acı yaratıyor. Belli belirsiz Henry'nin elimi sıktığını duyumsuyorum. O da çok geç olduğunun farkında gibi. 

Ölüyoruz. 

Onu hissedince ferahlamaya başlıyorum. Her şeye rağmen birlikteyiz. Bakışlarımı ona çevirmeye çalışıyorum. Bir çift buz mavisi göz kör edici ışıkta bile kendini belli ediyor. Dişlerini sıktığını görebiliyorum. 

Adeta teslimiyet içinde. 

Kalkan cam gibi parça parça kırılarak patlarken ellerimiz ayrılıyor.

Bir anda gözlerimi açtım.

Işık her yerdeydi.

Elimi siper edip etrafa bakınmaya çalıştım. Laboratuvarda ya da hastanede olmadığım kesindi.

 Hatta... 

Dünyada olduğumdan bile emin değildim. 

Ürperdim. Ölmüş müydüm? Arafta mıydım yoksa? 

Ayağa kalktım. Patlama anında her tarafı yakıp kavuran bir sıcaklık hissetmiştim ama burası en az o anki kadar ışıklı olsa da öldürücü bir sıcaklığı yoktu.

 Burada hiçbir şey yoktu-

beyaz bir ışık dışında. 

Boş boş etrafa bakınmaya başladım. Üstünde durduğum bir zemin vardı, evet ama ayaklarımın altında hissetmesem varlığına ikna olamazdım. Sanki bembeyaz bir kağıttan kocaman bir evren yaratılmış, sonra da terk edilmiş gibiydi. Kaldığım her saniye algılama kapasitemi zorluyordum adeta. 

"Eve!" 

Kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başladı. Arkamı dönmeye fırsat bulamadan sımsıkı sarılan ince, kemikli elleri belimde hissettim. Kokusu burnuma dolunca şimşek gibi başımı geriye çevirdim.

 "Henry!" 

İkimiz de yaşadığımıza inanamıyormuşçasına bakışlarımızı birbirimizin yüzünde gezdirdik. Ufak sıyrıklar dışında bir sıkıntısı olmadığına kanaat getirince derin bir nefes aldım. Tam ağzımı açıyordum ki dolan gözlerini fark ettim. Diyeceklerimi unuturken beni kolları arasına almasına izin verdim. 

004x001Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin