009

342 36 51
                                    

Yeşil cihazı elinde tutuyor. Bir an vazgeçecek gibi oluyor, sonra ani bir kararla ağzına sokup yatağa uzanıyor. Diğer elindeki bez parçasını dişlerinin arasına sıkıştırıyor. Akımların damarları zorladığını hissediyorum. Çığlık atamıyor ama canı çok acıyor.

Otobüsteyiz. Beni izliyor. Aklından geçen düşünceler girdap halinde etrafımda dönüyor. Endişeyle örtülü bir güven. Başardığından emin.

Carter. Dehşet içinde. Vücuduna giren voltajlar konuşmasını engelliyor.

Ben. Her zaman, her yerdeyim. Uyanır uyanmaz, yolda yürürken, iş yaparken, biriyle konuşurken, yatarken, rüyalarında... Gurur, hayranlık, korku, endişe, sevgi? Duyguları kasırga gibi üstüme çullanıyor.

Endişe. Hepsinden daha baskın.

Yalanlar ipe dizilmiş gibi sıralanıyor.

Yalnız kalma korkusu.

Lilith. Nefret. Benim ismim bu.

Eve. Tutku. Bu da benim ismim.

Hangisine inanmalıyım?

Mavi bir duvar örülmeye başlıyor.

Omuzlarımdan sarsıldığımı fark etmemle Henry'nin zihninden kovulmam bir oldu. Öylesine şiddetli bir şekilde beni dışarı fırlatmıştı ki başım dönmüştü. Yine de tedbirsizliği sonu olmuştu.

"Eve, iyi misin?" Henry delirmişçesine beni sallamaya devam ediyordu.

Sertçe geri çekilince irkildi. Anlamıştı.

"Evet, çok iyiyim," dedim hırsla. Gözlerim dolmuştu. "Hatta o kadar iyiyim ki şimdi bir maket yutup bunu kutlayacağım."

Araya girmeye çalıştı ama elimi tehdit edercesine havaya kaldırınca sustu. "Sakın," dedim tıslayarak. "Sakın ama sakın bana bir kez daha bahane sunmaya kalkma."

Titreşimleri üzerinde su dökülmüş bir radyo kadar cızırtılı ve düzensizdi. Panik içinde olduğunu hissettim. "Eve, gerçekten çok-"

"Pişman mısın?" dedim kaşlarımı kaldırarak, sesim nefret doluydu. "Çok mu üzgünsün? Bunlar kalbimi kırdığında söyleyebileceğin şeyler Henry, aylarca beni ayakta uyuttuğun için değil."

Sinirden gülmeye başladım. "Ne kadar saf olduğuma şaşırmış olmalısın. Daha yeni babasının öldürmesini sağladığım kız bana hemen güvendi diye eğlenmişsindir hatta."

Bir adım öne atıp ona yaklaştım, her kelimemde ses tonum daha da yükseliyordu. "Benim gibi bağımlı, aptal ve yalnız bir kızı kandırmak senin gibi usta bir yalancı için çocuk oyuncağıdır." dedim hırsla bağırarak.

"Eve, lütfen-" diye başladı kırık bir sesle.

Hala konuşarak beni ikna edebileceğini sanıyordu, şaka gibi!

"Kes sesini!" diye çığırdım bir kez daha.

Dudağım titremeye başlamıştı. Evet, tam da işine geldiği gibi zayıftım işte. Karşısında bir çocuk gibi ağlıyordum. Kendimden de ondan da nefret ediyordum.

Henry'nin yüzünde beliren şefkat ifadesi kendimi daha da berbat hissetmeme neden oldu. "Defol git!" diye bağırdım yaklaşmaya çalıştığını görünce. Olduğu yerde durdu, yüzü kasılmıştı. Gözyaşlarımı sildim.

"Beni katil yaptın." diye fısıldadım. "Ellerim kana bulandı." Dün gece yine aklıma gelince öğürdüm. Titrememi durduramıyordum. "Sakın yaklaşma," dedim zar zor aldığım nefeslerin arasında.

004x001Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin