026

275 33 27
                                    

Sarsıntı zaten şaşmış olan bünyemi alabora etti. Savrularak düştüğüm zeminden başımı kaldırdığımda Charlotte'un koşarak kaçmaya başladığını gördüm. Henry de kontrolünü yitirip duvara çarpmış olduğunu fark ettim. Ensesini ovalarken küçük bir inilti ağzından kaçtı.

"Deprem mi oldu?" diye bağırdı Joe. Korumak istercesine Robin'i kolları arasında tutuyordu. Robin'in korkudan açılmış gözleri ışıkta yaşlarla parlıyordu. Yutkundum. Sarsıntı kesilmişti ama tekrarlayabilirdi. Henry ile birlikte ayağa kalktığımızda Joe'yla Robin'in bir adım geriye attığını fark edince buz kestim. Bizden korkuyorlar.

Haksız da sayılmazlardı hani, annesini öldürdüğüm ortaya çıkmıştı sonuçta.

Olivia. Gözlerim yanmaya başladı. Henry'e zarar verebileceği korkusuyla içine girdiğimde korkunç gerçekleri gün yüzüne çıkaracağımı bilmiyordum. Önce her şey yabancı gelmişti, birinin kontrolünü her ele aldığımda olduğu gibi uçsuz bucaksız bir dehlize düşer gibi olmuştum. Ardından Robin'in isminin yankılandığını hissedince iç güdülerimle hareket edip anıların izini sürmeye çalışmıştım. Bu ilk hatamdı.

İkincisi ve affedilmez olanı ise Robin'in terk edilme sahnesini tekrar izledikten ve Olivia'nın annesi olduğunu fark ettikten sonra tüm soğukkanlılığımı yitirmemdi. Bir anda içinde bulunduğum beden öylesine dar gelmişti ki saniyesinde çıkmak istemiştim. Ve o anda çıksaydım şu an bu noktada olmayacaktık. Henry'i kurtaramama korkusu öylesine benliğimi sarmıştı ki işimi şansa bırakmayı göze alamadım. Olivia'nın bedeni beni dışarı atmaya çalıştıkça bedenindeki tüm enerji taneciklerini emerek bir parazit gibi tutunmaya devam ettim.

Geriye yalnızca bir kemik torbası kalana kadar durmamıştım.

Henry elime uzanarak beni daldığım düşüncelerden uzaklaştırdı. "Hadi gidelim," diye mırıldandı Henry.

"Eve?"

Robin'in soru dolu bakışları karşısında ezildiğimi hissettim.

"Az önce ne yaşandığının farkında mısın?" Şüpheyle beni süzdü. "Şokta falan mısın yoksa?" Bakışları ellerimize kayınca neyi kast ettiğini anladım.

"Robin," dedim kırık bir sesle. Henry bir kez daha benim için suçu üstlenmişti ama sıra yine bana gelmişti. Joe'nun bakışları doğrudan Henry'e dikilmişti. Onu hiç bu kadar ciddi görmediğimi fark ettim. Henry avucumdaki elini sıktı. O da benim kadar tedirgin olmalıydı.

Ne diyeceğimi bilemiyordum. "Annen zaten seni terk etmemiş miydi?" dedim bocalayarak. Ağzımdan çıkar çıkmaz kulağa ne kadar aptalca geldiğini anlamıştım ama artık çok geçti.

Robin kaşlarını alayla havaya kaldırdı. "Yıllar sonra onunla bir kez olsun görüşmeme gerek yoktu yani?" Sesi bir kez daha nefretle dolmuştu. "Neden terk edip gittiğine dair hesap sormaya hakkım yok muydu?" Gözleri dolmaya başlamıştı. "Dört yaşındaki kızını ve sözde sevdiği kocasını bırakmasına değip değmediğini sormaya gerçekten hiç mi hakkım yoktu?" Joe onu kendine doğru çektiğinde itiraz etmeden göğsüne yaslandı.

Boğazıma bir yumru oturmuştu. "Annen de bizi hapsetmeye çalışıyordu." Duraksadım. "Tıpkı babam gibi." Belli belirsiz bir gülümseme dudaklarımı canlandırdı. "Charlotte denilen annem olacak kadın da, Vex denilen babam olacak adam da, senin annen de... Hepsi bizi kullanmak istiyorlardı, Robin. Seni terk etmesinin tek sebebi kendi hırslarıydı."

"Bu onu öldürmesini nasıl haklı çıkarabilir?" dedi Robin içini çekerek. "Henry bir katil. Katillerin iyi ya da kötü insanları öldürmesi onların katil olduğu gerçeğini değiştirmez."

004x001Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin