008

391 34 24
                                    

Joe ile Robin'i görmek dahi istemedim. Aslında odadan çıkmayı bile düşünmüyordum ama Henry beni ikna etmeyi başardı, dediğine göre bu patronu ikna etmekten daha zormuş.

Yavaş yavaş canlanmaya başlayan sokaklarda el ele dolaşmak iyi gelmişti. Hoş bir manzaraya baktığımızdan falan değil, sadece ikimiz olabildiğimiz içindi bu. Çöp içinde boğulan, dilenci kaynayan caddeleri estetik bulmak pek mümkün değildi. Her ne kadar oyalanmaya çalışsam da dünkü çocuğu unutamıyordum.

Ve tabii birini öldürdüğüm gerçeğini.

Aslında ilk cinayetimden çok da farklı gelişmemişti. O tanıdık sis, sıkışan boğazım, birini kurtarma isteğim... Pek çok yönden paralellik taşıyordu.

Ama yine de...

Vex'i öldürmeye karar verişim oldukça ani, duygusal ve bilinçsiz denebilecek bir karardı. İki ay boyunca o anı tekrar tekrar kafamda kurmuş, bitmek bilmeyen kabuslar görmüştüm. Bu sefer de pişman olmuştum, evet, ama hislerim buzlanmış gibi geliyordu. Sanki yapılması gerekeni yerine getirmiş ve olaydan sıyrılmıştım. Bir cana son verdiğim gerçeği o kadar ağır gelmiyordu.

Sessizce yanımda yürüyen Henry'e baktım. Muhtemelen sebebi oydu.

Sabahki konuşmamızdan sonra kendimi daha az suçlu hissetmeye başlamıştım. Çocuğu kurtardığım bir gerçekti. Bir bakıma savaşçıydım aslında; adamı ortadan kaldırmıştım ama bu daha yüce bir amaç içindi. Yüce amaç mı? Aklıma dünkü düşüncelerim geldi. Kimse adaleti sağlamıyorsa iş bana düşüyordu.

Ne zamandan beri böylesine idealist düşüncelerim vardı?

"Kendime yabancılaşmış gibi hissediyorum." dedim dalgınca.

Henry göz ucuyla düşünceli bir şekilde bana baktı. "Belki de gerçek kimliğini keşfediyorsundur."

Gerçek kimliğim. Gerçek ismimi bile bilmiyordum ki.

"Benim ismimi biliyorsun, değil mi?" dedim bir anda durarak. Henry kaşlarını kaldırdı. "Yani, Vex'in bana verdiği ismi." diye ekledim çabucak. Yıllarca kendi ismimi hatırlamakla uğraşmıştım ve şimdi fırsat önümdeydi. Beklentili bakışlarımı yüzünde gezdirdim.

"Evet." Garipsemiş gibiydi. Cevap vermediğini görünce üsteledim. "Ee, neydi peki?" dedim sabırsızca.

Duraksadı. "Geçmişe dair ayrıntıları hatırlamak sana sadece zarar verir, Eve." dedi Eve kelimesini vurgulayarak. Neredeyse sinirli bir hali vardı. Afalladığımı görünce yumuşak bir sesle, "Kim olacağına sen karar vermelisin, başkası değil." diye ekledi.

"Sen neden kendi ismini kullanmıyorsun o zaman?" dedim, kafam karışmıştı. "Gerçek ismin Peter değil mi?"

Peter dediğim anda gözlerini kaçırmıştı. "Aynı şey değil." diye mırıldandı. "O isim bana çaresiz ve yalnız olduğum günleri anımsatıyor. Henry ise hep olmak istediğim ve olduğum kişiyi." Duraksadı. "Sen ismini kendin seçtin, kaderini de kendin yazacaksın."

Kaderini kendin yazacaksın.

Normal olan tüm insanların doğuştan sahip olduğu bir haktı bu. Bizim gibilerden ise sökülüp alınmıştı.

Ve biz bu hakkı geri kazanmıştık.

Gülümsedim. Onlardan güçlüydük. "Haklısın." İç geçirdim. "Geleceğimi ben şekillendireceğim." Göz ucuyla ona baktım. "Birlikte şekillendireceğiz."

Ellerimi daha sıkı tutmaya başladı.

*

Henry duşa girmişti. Akşam sahile inmeyi planlıyorduk. Dün çıkardığı kıyafetlerin yatağa serilmiş olduğunu görünce gülümsedim. Muhtemelen kokusu sinmişti. Hevesle, biraz da utanarak kıyafetlere yaklaştım.

004x001Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin