"Aç ağzını."
Kedi ağzını aralayınca elindeki otu dilinin üstüne koydum.
"Tükürme."
Otu yavaş yavaş çiğnerken yere uzanıp birkaç yaprak daha kopartıp cebime koydum.
Yolun kenarında bu otlar dikkatimi çekmişti. İsabell'in karın ağrısına iyi geleceğini düşünmüştüm. İsabell'i göğsümdeki cebe koyarak atıma atladım. Hızlı bir şekilde yolumuza devam ederken önüme gelen dalları savuşturmaya çalışıyordum.
Uzun boylu olmak başa bela.☆☆☆☆
Pazarın içinden geçerken bağırış sesleri artmıştı.
"Prens Benett, çok yaşa!"
"Yeni kralımız hoş geldi!"
Gibi daha bir çok bağırış kulağıma ulaşıyordu. Birçok çiçek üstüme atılırken atımı yavaşlattım.
Böyle övülmek çok hoşuma gidiyordu.
Sarayın girişine ilerledikçe kalabalık artıyordu.Kazanmamızın şerefine akşam bir ziyafet verilecekti. Saray oldukça yoğun olmalıydı. Selamlamadan sonra kendi sarayıma gitmem daha iyi olabilirdi.
Yavaş yavaş kalabalık azaldı ve büyük demir kapıya yaklaştık. Büyük surların önünde duran askerler beni gördüklerinde hızla eğildiler.
"Hoşgeldiniz veliaht prensimiz."Büyük kapı gıcırtılarla açılırken atımı yavaş yavaş sarayın içine ilerlettim. Göğsümde kıpırdanan kediciğime baktığımda ağzı açık uyuduğunu fark ettim.
Uyuması iyiydi. En azından biraz büyürdü.Kral sarayın ihtişamlı kapılarının arasından çıkarken başındaki tacı düzeltti.
O an dudağımın kenarı bilinçsizce yukarı kıvrıldı. Taç komik duruyordu.
Tanrı şahidim olsun ki kral olduğumda o taca elimi bile sürmeyeceğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kraliyet Kediciği
Lãng mạn"Pis kedicik." Elime bıraktığı çamurlu pati izine baktım. "Banyo yaptırmalıyım." Boynuma sürtünürken ensesinden yakaladım. "Çıkacağım ve burada yatacaksın." İsabell'i yatağın üstüne bırakıp bıyığını çektim. İsabell dudağını bükerek arkasını bana d...