25.bölüm

776 50 13
                                    

"Ona dokunma."
İsabell korkudan sıçrayarak elini havaya kaldırdı. Arkamı dönüp neye dokunduğuna baktım.
"Tacıma dokunabilirsin. Yanındaki kitap tozludur. O yüzden dokunma dedim."
Kafasını sallayarak tacımı tuttu.
"Altından mı?"
"Ham maddesi beyaz altın, üstünde zümrüt, yakut gibi taşlar var."
"Ağır."
Tacımı kafasına koyup yanıma geldi.
"Bir saniye..."

Sayfayı okumayı bitirdikten sonra ona döndüm.
"Sen de ister misin taç?"
Dizime oturduğunda tacını düzelttim.
"Çok ağır. Takamam."
"Hafif ve güzel bir tasarım olabilir."
"Bilmiyorum."
Zaten takı almamız gerekiyordu.
"Hafta sonu dışarı çıkalım."
"Neden?"
"Denetim yapacağız."
"Mağazaları mı?"
"Evet."
"Dedektif gibi mi?"
"Aynen öyle."

Boynundaki çikolata izini yaladım.
"Buraya nasıl damlatmayı başardın?"
"Dudağımda da var mı?"
"Bakayım."
Dudaklarını dikkatlice inceledim.
"Biraz var sanki."
Dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Kapı çaldığında burnumdan derin bir nefes aldım. İsabell kafasını geri çekecekken ensesini kavradım. Kapı bir kere daha tıklarken alt dudağını ısırdım.

Kafamı geriye çektim.
"Gel!"
İsabell tacına dikkat ederek kafasını kaldırdı.
"Wilhelm."
Kız kardeşim odaya girdi. Gözleri İsabell'e takıldı ve fazlasıyla süzdü.
"Ne var Roselline?"
"Tacını takıyor."
Kafamı çevirip kedime baktım. Tacını düzelttim.
"Çok yakışmıyor mu?"
"Abi cidden saçmalıyorsun. Annem çok sinirli bu hallerine."
"Ee?"
"Ne ee abi?! Bu kızı sarayda barındırmayacağımızı anlamıyor musun?!"

İsabell'in saçlarını okşadım.

"Ne planlar yapmaya başlamışsınızdır kim bilir."
"Plan yapmamıza gerek olmadığını biliyorsun."
"Şuan dediklerin kulağıma nasıl geliyor biliyor musun?"
"..."
"Ben Gliverinse gitmek istiyorum der gibi geliyor."
Gliverinse terk edilmiş bir adaydı. Hiçbir şey yoktu.

"Hamlelerine dikkat et abi."
Kafamı salladım.
"Yarın yapacağım şeye çok sevineceksiniz."
Rose kaşlarını kaldırdı.
"Annemi sinirlendirmesen iyi olur."

Rose odadan çıktıktan sonra kapıyı sertçe kapattı.

"Kardeşin annene çok benziyor. Sen babana benziyorsun sanırım."
"Üvey annem."
"Hm?"
"Gördüğün kadın üvey annem. O yüzden benzemiyoruz. Kendi annemi sadece fotoğraftan görebildim. Burnum, dudaklarım ve kaşlarım benziyor."
Bana doğru dönüp dikkatle yüzümü inceledi.
"Gözlerin babana mı benziyor?"
"Evet."
Gözlerini kıstı.
"Hayal etmeye mi çalışıyorsun?"
"Evet. Aklımda canlandığı kadarıyla çok güzel."
"Fotoğrafı bir yerlerde olmalı. Kütüphaneye gittiğimizde gösterebilirim."

Dudaklarımı yaladım.
"Sen... aileni biliyor musun?"
"İkisinin de şekil değiştiren olduğunu biliyorum. İkisinin de fotoğrafları yok ama halamla tanışmıştım."
"Sarayda mıydı?"
Kafasını olumlu anlamda salladı.
"Köleydi. Sonra bir köylüyle evlendi. Beni yanında istemedi. Zaten tanışalı bir hafta bile olmamıştı."
"O sarayda ne işin vardı?"
"Köleydim. Sizin geldiniz gün esir düşmüştüm. Kafeste tutunuyordum. "
"Nasıl kurtuldun?"
"Askerlerinden biri beni serbest bıraktı."

Kraliyet KediciğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin