40.bölüm

566 38 0
                                    

Elini gevşettiğinde daha sıkı tuttum.
"Elimi bırakma."
"Bırakmayacağım. Yoruldum."
Önümüzden geçen garsondan iki tane kadeh aldım.
"Sadece tadına bak."
Kadehi elimden alıp dudaklarına yaklaştırırken gözleri kocaman balo salonunda gezindi.
Bir yudum aldıktan sonra bana döndü.
"Pasta yemeğe gidebilir miyiz?"
"Veliaht prens konuştuktan sonra yiyebiliriz."
"Sen de ye."
"Tamam. Ben de yerim."

Veliaht prens salona girerken İsabell elini elimden çekince panikle ona döndüm. Alkış yapmak için elini çektiğini anlayınca belinden tutarak önüme çektim. Salonda büyük bir gürültü koptuğunda kıkırdadı.
"Çok seviliyor olmalı."
"Öyle de denebilir."
O kadar seviliyor ki herkes onu öldürmek istiyor.

Saçlarını öptükten sonra kafamı kaldırdım. Elimdeki kadehi kafama diktikten sonra önümdeki masaya bıraktım. İsabell'in bıraktığı neredeyse dolu olan kadehi elime aldım.

İsabell göğsüme sokulduktan sonra boşta olan elimi iki eliyle kavradı.
"İnsanlar bazen garip bakıyor."
"Bu senin sosyeteye çıkışın sayılır. Seni ilk kez görüyorlar."
"Son mu?"
"Efendim?"
"Son kez mi görüyorlar?"
"Asla. Çok yakında bir kere daha görecekler."
"Düğünde mi?"
"Evet."
"O zaman da böyle mi bakacaklar?"
"Büyük ihtimalle."
Kötü insanlar...
Bakışları...
Kalpleri...
O pis gözleriyle kediciğime bakmaları bile beni deli ediyor.

Veliaht prens konuşmasını yaptıktan sonra kadehini havaya kaldırdı. İsabell kadehi tuttuğum elimin üstüne elini koyup benimle birlikte kadeh kaldırdı.
Boynunu öptükten sonra kadehi kafama diktim. Elini sıkıca kavradıktan sonra pastaların oraya doğru ilerledim.
"Prens Wilhelm!"
Bana doğru koşturan adamı gördüğümde gözlerimi kıstım.
İsabell benimle birlikte durmadığında elinden çektim.
"Bebeğim."
Yanıma nefes nefese gelen adam bana elini uzattı.

Elini sıktıktan sonra dudaklarını aralamasına izin vermeden elimi çektim.
"İyi akşamlar."
Dedikten sonra hızla yanından ayrıldım. Adamın kim olduğunu hatırladığımda kaşlarımı kaldırdım.
Dudağıma çarpan çatalla birlikte bakışlarımı İsabell'in yüzüne çevirdim. Dudaklarımı araladığımda ağzımın içine o tatlı kremanın tadı yayıldı.
"Güzel mi?"
"İlk çatalı bana mı verdin?"
Kafasını olumlu anlamda sallarken ağzımdaki lokmayı çiğnedim.
"Daha güzellerini yapacak aşçılarımız var."
Elindeki çatalı alıp tabağa bıraktım. Tabağı elinden alarak masaya koydum.
"Boşu boşuna ağzının tadını bozma."

Küçük, tatlı kurabiyeleri avucuma aldıktan sonra panikle elime uzandı.
"Bennet, ayıp."
"Ne?"
"Ayıp bu. "
"Ayıp değil. Kaba diyecektin sanırım."
"Evet. Öyle diyecektim."
Kurabiyelerden birini ona uzatıp yedirdikten sonra gülümsedim.

Düşüncelerimi duysan sapıkta diyebilirdin İsabell.

"Prensle konuşacak mısın?"
"Karşılaşırsak..."
Etrafıma bakınıp nerede olduğunu bulmaya çalıştım.
"Etrafı kalabalık."
"Çok duracak mıyız?"
"Biraz daha duralım. Sorun mu var?"
Dudaklarını yalarken bana doğru bir adım attı.
"Eğil."
Ona doğru eğildiğimde kulağıma uzandı. Eliyle dudaklarını siper etti.
"Tuvalete gitmeliyim."

Kraliyet KediciğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin