@pile16 @dystinabell @reem133x @ece373738 @Leth_28 @M_merve14 @selfinaz52 ortak_hikayeler61 @Daryoosh @KrishnaMukherjeeSurb @snglss @TeffyLeal @almalta @Rose_Rain26 @ortak_hikayeler61 @kediciteyze2 @HilalYucel7 @yaghazask97 💜💜
Dört Sene Önce
Bazı hayatlar vardı başından sonuna kadar ölümü içinde barındıran. Yaşamdan daha çok ölümü... O kim miydi? Zehra... Zehra Balaban... Babasının deyimiyle bir imparatorluğun sınırlarında doğmuş, büyümüştü. Bir imparatorluğun kraliçesiydi. Emrinde olan bir sürü insan... Bir sözüyle açamayacağı kapı yoktu İstanbul'da. O bu dünyanın içinde olmak istemese de yıllar sonra bir adamın kalbine düştüğünde tam manasıyla bu dünyanın ve genç adamın düşmanlarının hedefi olacaktı. Çünkü bu karanlık dünyada sevmek ve sevilmek zaaf getirirdi. Ağzı açık can acıtmak için bekleyen düşmanların beklediği şeylerdi bu zaaflar... Zehra önce babasıyla abisinin ardından da yıllar sonra Serdar'ın zaafı olacaktı. Ve bu dünyada birilerinin zaafı olmak ölüm demekti, Zehra bunu çok iyi bilirdi. Ama her iki tarafta her şeyden habersizce yaşamlarını sürdürmekle meşguldü.
"Sokaklar sakin, geceler karabasan
Ellerim titrer, kim bu ben kim bu susan
Ne soran var ne bilen, sebebim yok
Bana kıyan erkeğim sen gül
Vazgeçtim rüyalardanBeni sevmezsen, yağmurları sev
Bulutlar ağlasın, sen gül
Güneş doğsun yenidenGidiyorum gözüm yaşlı
Hatıran har yüreğime
Sen sev yağmurları
Yağmurlar yağsın üzerime"Diye sonlandırdı alkışlar eşliğinde şarkıyı. Sürekli olmasa da Eylem 'in mekanında sahne alır, şarkı söylerdi.
Hayat bazı insanları en yabancı oldukları anlarda bile birbirine görünmez iplerle bağlardı, kaderleri bir olsun diye. Sustukları, konuştukları birbirine karışsın yeni bir hayat kurabilsin diye...
Zehra oturduğu taburede kıpırdandı ve ayağa kalkıp sahnenin merdivenlerine yönelirken arkadaşı Nehir'in sesiyle bakışlarını localardan bar kısmına çevirmişti.
O esnada locaların birinde oturan Serdar; kız kardeşi Asya, nişanlısı Sibel ve kuzeni Bulut'la birlikte eğleniyorlardı.
Sibel "Ne güzel söyledi demi sevgilim? Kızın sesi bayağı güzelmiş yalnız" diye sorarken bakışlarını kollarının arasında olmaktan mutlu olduğu genç adamın mavilerine çevirirken içki kadehine uzanmıştı.
Serdar muzip bir şekilde gülerek mırıldandı. "Burayı sevdin sen, bak kıskanırım ama" dedi ve ekledi. "En çok beni sev"
Sibel "En çok seni seviyorum zaten... En çok seni..." diye karşılık verirken uzanıp nişanlısının dudaklarına dokundurmuştu dudaklarını.
O gün birlikte son eğlenceleri olduğunu bilmeden eğlenmişti Asya da Sibel de. Biri üç yaşındaki bebeğini öpüp koklamış, son kez sarıp sarmalamış ve son kez uyutmuştu sesindeki ninnilerle. Sibel'in ise karnında büyümeye çalışan varlıktan haberi bile yoktu. Sevdiği adamdan hamileydi, bir ay sonra evleneceği ve sonsuza kadar mutlu olacağı adamdan... Asya bebeğini arada da olsa emzirdiği için alkol almamıştı.
"Asya'm güzelim... Prensesim sen kullan arabayı, al anahtarı da... Bak bunlar içti sarhoş, sarhoş direksiyon başına geçmesinler"
Asya gülümseyerek "Tamam abi merak etme, bu sarhoşlara kullandırmam zaten" dese de benzin alırken Bulut'un inatla direksiyona geçmesine engel olamamıştı, belki de basireti bağlanmıştı kim bilir? Normalde inattan kırılır yine de o anahtarı kimselere vermezdi ama o gece bunun tam tersi olmuştu. Belki de eve az kaldı diye böyle düşünmüştü kim bilir?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN MATEMİ
FanfictionSevdiğini kaybeden bir kalp yeniden ne zaman atardı? Yeniden aşka düşebilir miydi? Bir kadın... İki adam... Bir yanı buz bir yanı ateşe mahkum aşk...